Peygamberler tarihine bakıldığı zaman görülecektir ki, insanlar ne zaman umumi isyanlara sürüklenir, gönderilen peygamberin getirdiği emir ve yasaklara baş kaldırılırsa, mutlaka musibet ve belâlar umumi olarak gelmiş ve o kavimler helâk edilmişlerdir.
Rahman-ür Rahim olan Allah (c.c.), sonsuz merhamet ve şefkatinin eseri olarak insanlara mühlet tanır. İnkâr ve isyanından dolayı hemen cezalandırmaz ve rızkını kesmez. Fakat, öyle bir an gelir ki, verilen mühlet biter, isyan ve azgınlıktan hâlâ vazgeçmeyen toplulukları, ansızın geliveren musibetlerle en şiddetli bir tarzda cezalandırır. O an geldiği vakit, insanların yapabileceği hiç bir şey kalmaz.
“Öyle bir musibetten sakınınız ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmaz, masumları da yakar.” ayet-i kerimesi, bahsi geçen musibetlerin dehşetini nazara verir. Zelzele, sel felâketleri, şiddetli kasırgalar, kıtlık ve kuraklık gibi daha nice emsali felâketler, isyanların umumiyet şeklini aldığı, insanların haddini aşıp azgınlaştığı ve zalimlerin zulmünden dolayı masumların feryatlarının Arş-ı Âlâya yükseldiği zamanlara denk gelir. Bu da, kâinatta tesadüfün olmadığını gösterir. İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Böyle zamanlarda, genel hatalardan gelen umumi musibet ve belâlara karşı, umumi olarak istiğfar edip, umumi dualarla mukabele etmek lâzım gelir.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)