Hayat

TEVFİK-İ İLÂHİYE DAYANMAK

Reklam

Bediüzzaman hem meşrutiyet hem cumhuriyet hem de çok partili demokrasiye geçildiği zamanlarda devamlı müstakil kalmayı ve kuvvetli cereyanlara kapılmadan hizmetine devam etmeyi tercih ettiğini görüyoruz. Elbette bunun çok ciddi sebepleri vardı ve buna bizzat kendisi açıklık getirdi.

“Sual: Ne dahilde, ne hariçte bulunan cereyanlara ve bilhassa siyasetli cemaatlere hiç bir alaka peyda etmiyorsun? Ve Risale-i Nur ve şakirtlerini mümkün olduğu kadar o cereyanlara temastan men ediyorsun? Halbuki, eğer temas etsen ve alakadar olsan, birden binler adam Risale-i Nur dairesine girip, parlak hakikatlerini neşredeceklerdi; hem bu kadar sebepsiz sıkıntılara hedef olmayacaktın!

“Cevap:Bu alakasızlık ve içtinabın en ehemmiyetli sebebi, mesleğimizin esası olan ihlâs bizi men ediyor. Çünkü, bu gaflet zamanında, hususan tarafgirane mefkureler sahibi, her şeyi kendi mesleğine alet ederek, hatta dinini ve uhrevi harekatını da, o dünyevi mesleğe bir nevi alet hükmüne getiriyor. Halbuki, hakaik-ı imaniye ve hizmet-i imaniye-i kudsiye, kâinatta hiç bir şeye alet olamaz. Rıza-yı İlâhiden başka bir gayesi olamaz. Halbuki, şimdiki cereyanların tarafgirane çarpışmaları hengâmında bu sırr-ı ihlâsı muhafaza etmek, dinini dünyaya alet etmemek müşkülleşmiş. En iyi çare, cereyanların kuvveti yerine, inayet ve tevfik-i İlâhiyeye dayanmaktır.” (Emirdağ Lâhikası s. 38)

İhlâs sırrını muhafaza etmek ve müstakil bir iman cereyanı özelliğini devam ettirmek için, her türlü meşakkat ve çileyi göğüsleyen Bediüzzaman; İslâmiyet, Kur’an ve bu vatan hesabına, çok partili hayata geçildiği zaman Demokrat Partiyi desteklediği halde, hiç bir zaman onların minneti altına girmediği gibi, Halk Partisi zamanında üç büyük mahkeme geçiren Üstad ve talebelerini, aksine Demokratların iktidarında daha fazla mahkemelere muhatap olmuşlardır. Gerçi buna sebep olanlar, Nur Talebeleri ile Demokratların arasını açmak isteyen Halk Partililer olmuştur, ama vakıa da budur.

Eğer hem dini, hem içtimai ve siyasi sahalara taalluk eden mesleğimizin esaslarından taviz vererek hep kuvvetli olandan yana tavır alsak, belki daha farklı bir konumda olurduk. Fakat o zaman da, ne istiklâlimizi ve ne de kimliğimizi koruyamazdık. Onun için en iyi çare, inayet ve Allah’ın yardımına dayanmaktır. Bununla birlikte ve her şeye rağmen, dünyanın bütün kıt’alarında ve yüzden çok fazla olan devletlerinden ses getiren Nur hizmeti, inayet ve tevfik-i İlâhi altında olduğunu ispat ediyor.

Buna binaen, bize lâzım olan tam bir teslimiyet ve sabır içinde olmak ve İhlâs sırrını muhafaza edip meslek ve meşrebimizin düsturlarına sadâkatla bağlılığımızı sürdürerek, iman ve Kur’an hizmetimizi daha yukarılara çıkarmak ve şevk-i mutlakla iman kurtarma hizmetine devam etmektir.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap