İslâm tarihinin gelişen seyri içinde ortaya çıkan ve Müslümanları mensubu olduğu dine şuurlu bir şekilde bağlamaya çalışan muhtelif tarikatlar ve kelâm âlimlerinin mesleğinin yanı sıra, Kur’an’a dayalı bir mesleği esas alan Bediüzzaman Hazretleri, Risale-i Nur mesleğini tahkik temelleri üzerine bina etmiştir.

Gerek iman ve gerekse içtimai dersleriyle ilgili bütün meseleleri, aklî, ilmî ve mantıkî delillere dayandıran Bediüzzaman, ispat edilemeyen hiç bir konuya Risale-i Nur eserlerinde yer vermemiştir. Özellikle, taklit mertebesindeki zayıf imanları tahkik mertebesine yükseltmek, araştırmaya ve ispata dayalı bir imanı kalplerde yerleştirmek onun en önemli prensibidir. Onun eserlerinde aklın ve muhakemenin kabul etmeyeceği hiçbir konu yoktur. “Ben görmediğim ve ispat etmediğim hiçbir meseleyi risalelerde yazmamışım.” ifadelerini bundan dolayı söylemiştir.

İkinci Hicrî bin yılın müceddidi İmam-ı Rabbani Hazretleri ve daha önce gelen birçok evliyalar “Âhirzamanda kelâm âlimlerinden bir zat gelecek. Bütün iman ve Kur’an hakikatlerini kemâl-i vuzuh ile ispat ve izah edecek.” beyanları, Risale-i Nur eserlerindeki tahkike dayalı kuvvetli açıklama ve izahlara işaret ettiği şüphe götürmez bir hakikattir.

Bu gerçeğe binaen, Risale-i Nur’dan tam ders alan Nur Talebeleri, tahkik mesleğini hayatlarının vazgeçilmez bir prensibi sayar ve tatbik ederler. Çünkü, tahkik edilmeden ve hiçbir araştırma yapmadan verilen birçok hüküm ve kararlar, nice insanların mağdur olmasına sebep olmaktadır. Hem de nice sözlerin sahipleri sûret-i haktan göründükleri halde, yaptıkları şeylerin çoğu ifsat ve ihtilâfa sebep olduğu görülmektedir.

Bahsi geçen hakikate ziyadesiyle önem veren Bediüzzaman Hazretleri, bizi mutlaka tahkik ve araştırmaya dâvet etmektedir: “Hiç bir müfsit ‘Ben müfsidim demez.’ daima sûret-i haktan görünür, yahut bâtılı haktan görür. Evet, kimse demez ‘Ayranım ekşidir.’ Fakat, siz mihenge vurmadan almayınız. Zira, çok silik söz, ticarette geziyor. Hatta, benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsat ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” (Münâzarât s. 31) (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 38