Nüfusunun yüzde doksan dokuzu mümin ve Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. Bin seneden beri İslâm dini ile şereflenen bu millet, 1920 ve sonrasındaki yıllarda manevi cihetten çok büyük bir yara aldı. Bu yüzden hâlâ onun sıkıntılarını yaşıyoruz.

O zamandaki devlet adamları, Batı toplumları din bizi geri bıraktı düşüncesiyle, nasıl Hristiyanlık dininden koparak ilerlediyse; bizim de İslâm dininden kopmamız ve batı toplumlarına ayak uydurmamız lâzım demeye başladılar. Bu maksatla okullardan din derslerini kaldırdıkları gibi, Kur’an-ı Kerim’i okumayı, öğretmek ve öğrenmeyi de yasakladılar. Camileri depo ve ahır yapmanın yanı sıra, ezan okumanın şeklini de değiştirdiler. Din aleyhinde daha nice menfi icraatları, kanunlar perdesi altında hayata geçirdiler. Millet, kendi içinden çıkan bu adamların yaptıkları karşısında bir şey yapamaz hale geldi. Azıcık kıpırdayanlar ya hapishanelere ya da idam sehpalarına götürüldü. Başta din adamları olmak üzere, millet büyük bir hüsran ve ümitsizliğe kapıldı. Bir neslin önemli bir bölümü bu menfi icraatlardan dolayı, kayıp nesil olarak tarihe geçti.

Ancak, bu dehşetli tablo karşısında susmayan ve susturulamayan bir ses vardı. Bu sesin sahibi, asrın imamı ve âhirzaman müceddidi Bediüzzaman Hazretlerinden başkası değildi. O, irşat ve tenvir üzerine inşa ettiği mesleği ve etrafına toplanan  talebeleriyle, manevi cihad meydanına atıldı. Doğrudan doğruya Kur’an’dan aldığı ilhama dayalı Kur’an tefsirleriyle, İslâm ve imanın hakikatlerini iki kere iki dört eder kat’iyetinde ispatladı. Fen ve felsefeden gelen dehşetli bir dalâlet ve dinsizlik cereyanına karşı, Çin Seddi gibi bir sed oluşturdu. Milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile oldu.

Fakat, bu hizmetlerinden hoşlanmayan etkili ve yetkili makamda olanlar, Bediüzzaman’a hep ön yargı ile baktılar, ona her türlü eza ve cefayı reva gördüler. Memleket memleket sürgüne yolladılar. Yetmedi idamla yargıladılar. O da yetmeyince, yirmi bir defa muhtelif zamanlarda ve çeşitli şekillerde zehirlediler. Lâkin bunların hiç birinde muvaffak olamadılar. Bediüzzaman, Sevgili Peygamberimiz (asm) gibi her türlü sıkıntıya katlandı. Her türlü tehdide göğüs gerdi ve boyun eğmedi. Sonunda milyonlarca talebesi oldu. Onu yok etmeye çalışanların çoğu ise, yok olup unutuldu gitti. Kaderin garip bir cilvesi gerçek oldu.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)