“Bu gün dininizi kemâle erdirdim ve tamamladım.” ferman eden Cenab-ı Hak, son din olan İslâm’ı göndermek suretiyle insanları ahlâk bakımından yükseltmek ve sosyal hayatta adalet ve huzuru temin etmek istemiştir.

Diğer hayvanlar gibi duygularına herhangi bir sınır konulmayan insanlar, nihayetsiz şer ve tahrip yapabilecek istidattadır. Özellikle hırs ve zulüm duygusuyla her türlü kötülüğü ve haksızlığı yapabilecek durumdaki insanoğlu, sosyal hayatta adalete muhtaçtır. Ancak, herkesin adalet anlayışı farklı olduğundan, adalet külli bir akıl ile kemâlini bulur. O külli akıl ise kanun şeklinde olur. İşte, Kur’an-ı Kerim’in getirdiği hüküm ve kanunlar hem mutlak adaleti, hem de ahlâk bakımından yücelmeyi temin eden semâvî esaslardır.

Kendi nefsinde Kur’an’ın hükümlerini en mükemmel bir tarzda yaşayan Sevgili Peygamberimiz (asm) “Ben güzel ve yüksek ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmakla, çok önemli bir hakikate işaret ediyor. Ayşe validemize (r.a.) “Resülullah’ın ahlâkı nasıldı?” diye sorulduğunda “Onun ahlâkı Kur’an ahlâkıydı.” diye cevap verirdi. “Şüphesiz sen çok yüksek bir ahlâk üzerindesin.” ayeti de onu yüce ahlâkından dolayı övüyordu.

İçimizden biri gibi yaşayan ve ümmetinden herhangi bir fert gibi vefat etmeyi tercih eden Sevgili peygamberimiz (asm), her cihetle ümmetine rehber ve yaşantısıyla da örnek olmuştur. Doğruluk, dürüstlük, hileden uzak ve mal hırsından müstağni bir kimliğe sahip olan o Büyük Peygamber (asm), ümmetinin de öyle olmasını istemiş, Kur’an ve Sünnetine sımsıkı bağlı olmalarını onlardan istemiştir. “Bu ikisine bağlı kaldığınız müddetçe kurtulursunuz.” buyurmuştur.

Bir gün Medine çarşısını dolaşırken, bir buğday yığınının önünde durur ve elini içine doğru daldırarak bir avuç çıkarır. Üstü kuru olan buğdayların içi ıslak çıkar. Bunun üzerine “Aldatan bizden değildir.” buyurarak, asırlar boyunca gelecek olan Müslümanlara bir cümle ile uzun bir ders verir. Ölçüde, tartıda ve her türlü malın satışında hile yapılmamasını ve helâl kazancın içerisine haram karıştırılmamasını telkin eder.

Kur’an ve Sünnet ışığında istikametli bir hayat sürmeyi prensip edinen takva ehli müminler, haram ve helâl titizliğini en üst seviyede takip eder ve ne kendinin ve ne çoluk ve çocuğunun boğazından haram lokma girmesin diye adeta titrer. Devletin malını deniz olarak görenlere bedel, onlar devlet malında tüyü bitmemiş yetimlerin dahi hakkı olduğunu bilir ve kabul eder. Ne zulmetmeyi ve ne de zulme uğramayı, ne haksızlık yapmayı ve nede haksızlığa uğramayı istemedikleri gibi, haram lokma yemek yerine aç kalmayı tercih ederler.  (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)