(Dünden devam)

Bediüzzaman için yapılan takipler, tevkifler, sürgünler, defalarca zehirlemeler, hatta kurulan idam sehpaları, onu bir an bile dâvâsından döndüremedi. Zira, onun dâvâsı, Allah’ın dâvâsıydı. Resülullahın (asm) dâvâsıydı. İman ve Kur’an dâvâsıydı. Bütün insanlığa dünya ve ahiret saadetini kazandırma dâvâsıydı. Hedefi doğru, metodu doğru, niyeti ve fiili doğruydu. Elbette, her cihetle doğru ve hak olan bir dâvâdan dönülemezdi. Büyük dâvâlar, büyük fedakârlıklar gerektiriyordu.

Hakta sebat ve sabır, nihayet zaferle sonuçlanmıştı. Bu zafer manevi idi ve hakkın bâtıla galebesiydi. İman hakikatlerindeki ikna ve ispat, sapıklık ve inkârcılığın çürük temellerini yerle bir etmişti. Dinsizlik fikri, bir daha belini doğrultamaz hâle gelmişti. Fikrin karşısında kaba kuvvet sönüp gitmişti.

Evet, tarih boyunca büyük dâvâ adamları, büyük fikirlerin peşinde koştular ve hep dâvâlarını konuştular. Mahkemelere düştükleri zaman da, şahıslarını değil, hep dâvâlarını savundular. Bu hakikatin önemindendir ki, “Büyük adamlar fikirleri, diğer insanlar ise şahısları konuşurlar.” denilmiştir.

Cenab-ı Haktan niyazımız ve duamız odur ki, bizleri son nefesimize kadar bu iman ve Kur’an dâvâsı yolunda, sebat ve sabırla ve şevk-i mutlak içinde çalışmayı nasip ve müyesser kısın, âmin.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci ile Risale-i Nur dersleri) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)