Cumhuriyet döneminin en dikkat çeken aktif cereyanlarından biri ve en birincisi olan Nurculuk akımı, devleti idare edenler tarafından hep endişeyle bakılmış ve her an patlamaya hazır bir bomba kabul edilerek, devamlı göz hapsi ve takip altında tutulmuştur.

Üzerinden bir asırdan fazla bir zaman geçtiği halde, emniyet ve güveni tehlikeye düşürecek ve devlet mefhumuyla mübareze edecek bir vukuatı görülmeyen bu akımın mensuplarının, dinini samimi olarak yaşamak ve milletin imanını muhafaza etmek gayretinden başka bir hedefi ve niyeti olmayan vatanperver bir topluluktan başka bir şey olmadığı ortaya çıktı.

Ancak, bir asırlık tarihimize hükmeden evhamlı idareler tarafından sürekli rahatsız edilen, bilhassa ilke ve inkılapları korumak ve kollamak adına demokrasimize darbe vuranlar tarafından içi karıştırılan ve içten çökertilerek bölünüp zaafa uğratılmak istenilen ve iki binden fazla mahkeme kararlarıyla masum olduğu tescil edilen bu samimi cemaat hareketi; maalesef dahili ve harici menfi sebepler yüzünden zamanla birlik ve beraberliğini koruyamadı.

Bu gün itibariyle, çeşitli isimlerle bilinen çeşitli Risale-i Nur grupları meydana geldi. Hepsi aynı kaynaktan beslenen ve aynı maksada hizmet eden, milletin birlik ve beraberliğinin ve vatanın bölünmez bütünlüğünün manevi harcı olan bu samimi ve dindar halk kitlesi; Risale-i Nur mesleğini farklı anlamaktan ve harici sebeplerin müdahalesinden dolayı, ayrı olmak yerine bir ve beraber olsalardı, belki bu gün milletçe düştüğümüz zıtlaşmalara bu kadar maruz kalmazdık.

Fakat, birbirlerinin hizmetlerini takdir ve tebrik eden, rekabet, kıskançlık ve haset gibi duygulara mağlup olmayıp, gıybet gibi menfi yollara tevessül etmeyerek, sadece kendi doğru ve hak bildiği meseleleri tebliğ eden, bununla birlikte Risale-i Nur mesleğine uygun olmayan yanlışlar yapıldığı zaman, yine o mesleğin haysiyet ve şerefini korumak adına, yanlış beyan ve tavırların mesleğe aykırı olduğunu söylemekle iktifa eden bu samimi insanlar, ihtilaf etmemek tarzındaki bir ittifakı ve maksat birliğindeki birliklerini korusalar yeter.

Mukaddes ve cihanşümul bir dâvâ etrafında halka tutan bu fedakâr insanların, hepsinin aynı derece ve mertebede olmaları beklenemez. Elbette fertlerin dereceleri farklı olduğu gibi, grupların da farklı olması normaldir. Bu hakikati  nazarımıza sunan Bediüzzaman Hazretleri: “Risale-i Nur bir daire değil, mütedâhil daireler gibi tabakatı var. Erkânlar ve sahipler ve haslar ve nâşirler ve talebeler ve taraftarlar gibi tabakatları var. Erkân dairesine liyâkati olmayan Risale-i Nur’a muhalif cereyana taraftar olmamak şartıyla daire haricine atılmaz. Hasların hasiyeti bulunmayan, zıt bir mesleğe girmemek şartıyla talebe olabilir. Bid’a ile amel eden, kalben taraftar olmamak şartıyla dost olabilir.” (Kastamonu Lâhikası s. 188) demek suretiyle, farklı derecelerin olabileceğini ifade ediyor. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 64