(Dünden devam)

Bediüzzaman Hazretleri vefat edeli çok uzun yıllar oldu. Bu zaman zarfında Nur Risaleleri yetmişe yakın dünya diline tercüme edildi. Onun adına konferanslar, paneller, açık oturumlar, ulusal kongreler ve milletler arası sempozyumlar düzenlendi.

Dış ülkelerde onun adına kürsüler kuruldu ve Risale-i Nurlar ders kitabı olarak okutuldu. Dahil ve hariçte milyonlarca talebesi yetişti. Bütün Anadolu açık bir üniversite haline geldi. Risale-i Nurun her kitabı bir Bediüzzaman hükmüne geçti. “Benim vefatım, hayatımdan daha fazla dine hizmet edecek.” diyen Üstadımızın tespitleri gerçek oldu. Her birisi genç bir Said, küçük bir Bediüzzaman hükmünde olan on binlerce Nur Talebesi, bu kudsi dâvânın kahraman birer fedâisi oldu. Mukaddes iman ve Kur’an dâvâsı Anadolu’ya kök saldı. Gelişti, büyüdü ve koca bir çınar ağacı haline geldi, elhamdülillah.

06 Haziran 2010 Pazar günü, bu koca çınarın gölgesi, Isparta Ulu Caminin üstünü tamamen kaplamıştı. Edirne’den Van’a, İzmir’den Urfa’ya, Antalya’dan Samsun’a kadar ülkenin dört bir tarafından gelen binlerce Nur Talebesi hep oradaydı. Kuzeylisi, güneylisi, doğulusu batılısı, Türk’ü Kürd’ü, Lâzı Çerkezi, Arab’ı ve Boşnak’ı ile bütün etnik kökenden gelen insanlar, din kardeşliği potasında erimişler ve gerçek kardeşler olarak kucaklaşıyorlardı. Sanki cennetten bir tablo yaşanıyordu. Caminin içi dışı insan kaynıyordu. Önceki seneleri katlayan bir kalabalık vardı.

Güzel sesli hafızların okuduğu aşr-ı şerifler ve Sevgili Peygamberimizi (asm) anlatan mevlithanların okuduğu bahirler, insanı ruhanî âlemlere götürüyordu. On beş dakika süren kısa konuşmamız da mevlide renk katmıştı. Bediüzzaman, bütün hayatını bu milletin dünya ve âhiret saadetine  adamıştı. Devlet adamları tam anlamasa da, bu asil milletin feraseti onu bir hayli anlamıştı. Onun varlığına tahammül edemeyenler, kabrine dahi tahammül edemeyip kırdılar ve onu Isparta’nın bilemediğimiz meçhul topraklarına gömdüler. Fakat O, aslında milletin kalbine gömülmüştü. Bu muazzam ilgi, teveccüh ve sevgi seli onun deliliydi. Bediüzzaman ve onun vefat etmiş olan talebelerinin ruhaniyetleri de mutlaka camideydi. Onun, imana hizmetten, asayiş ve emniyete yardım etmekten başka bir gayesi yoktu.

Mevlit bittiğinde, Isparta semalarını rahmet yüklü bulutlar kaplamış ve hafiften yağmaya başlamıştı. Muhabbet seli içinde yapılan kucaklaşmalardan sonra herkes memleketlerine dönerken, bardaktan boşanırcasına yağan rahmet, Risale-i Nurların da bu Anadolu milletine manevi bir rahmet olduğunu belgeliyordu, elhamdülillah.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)