1917 Bolşevik ihtilâlindeki kargaşadan istifade ederek firar eden Bediüzzaman, geniş bir dünya coğrafyasında süren uzun bir yolculuktan sonra, Berlin, Varşova, Avusturya ve Sofya üzerinden İstanbul’a geldi.

Darül Hikmeti’l İslâmiyede âzâlık vazifesiyle meşgul iken, 16 Mart 1920 tarihinde İngilizler tarafından İstanbul işgal edildi. Gizliden kurdurdukları İngiliz Muhipler Cemiyeti vasıtasıyla, İstanbul âlimlerinin yarısından fazlasını kendilerine taraftar ettiler. Anadolu’daki Kurtuluş Savaşını da, Meşihat-ı İslâmiye fetvasıyla isyancılar olarak ilân ettiler.

Böylesine dehşetli ve elem verici bir tablo karşısında, Hutuvat-ı Sitte eseriyle İngilizlerin bütün planlarını deşifre ederek âlimleri onların aleyhine çeviren ve Meşihatın fetvasının silahların gölgesinde verildiği için geçersiz sayıp, karşı fetva vererek Kurtuluş Savaşı lehine fetva veren Bediüzzaman için “Böyle kahraman bir hoca bize lâzımdır.” diyerek, Ankara reisleri dâvet ederler.

Bir kaç dâvetten sonra nihayet Ankara’ya gelen Bediüzzaman, oradaki reislerle fikren uyuşamadığını görerek, bütün ısrarlara rağmen Ankarayı terk edip Van iline gider. Şeyh Said isyanı öncesi vâki olan taleplerine “Dahilde kuvvet kullanarak hak aramaktan Kur’an bizi men etmiştir..” diyerek geri çevirir ve onu da vazgeçirmeye çalışır. Onun ikazlarıyla Van ve civar il ilçeler o isyana karışmaktan kurtulur.

Hayatı boyunca müspet hareket etmeyi esas alan ve menfi harekelerin her çeşidine karşı çıkan Bediüzzaman’ı, Şeyh Said isyanı bahane edilerek, devrin hâkim güçleri ihtiyat olarak Batı Anadolu’ya sürgün ederler. Önce Burdur iline, oradan Isparta’ya ve daha sonra kuş uçmaz, kervan geçmez ücra bir köy olan Barla’ya gönderilir. Ancak, asrın manevi sahibi ve dinde tecdit vazifesiyle mükellef olan Bediüzzaman kat’iyen boş durmaz ve altı bin sayfayı aşkın Risale-i Nur Külliyatının, dört bin sayfasını yazmaya Allah’ın izniyle muvaffak olur. O eserlerin telifi esnasında da hem Isparta içinde, hem de Barla, İlama, İslâm Köyü, Kuleönü, Atabey ve Sav Köyü gibi beldelerde eserlerini okuyan, yazan ve yayan çok talebeleri meydana gelir.

Ancak, dinden hiç hoşlanmayan ve Batılı bir toplum oluşturmak iddiasıyla milleti bin yıllık tarihinden ve geçmişinden koparmak ve İslâm dünyasıyla bağlarını yok etmek için dehşetli bir irade ortaya koyan o günün devlet reisleri, Bediüzzaman, eserlerini ve talebelerini ortadan kaldırmak için önce Eskişehir, sonra Denizli ve Afyon zindanlarına atıp idamla muhakeme ederler. Fakat mahkûm etmek noktasında muvaffak olamazlar ve bir suç unsuru bulamazlar. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)