Yaratılıştan şerefli bir varlık olan insan, sürekli hak ve doğru olan şeyleri arar. Yalan ve yanlış olan şeylere fıtratı taraftar olmaz. Böylesine bir özelliğe sahip olduğu tespit edilen insanın, icat edilen yalan makinesiyle doğru veya yalan söylediği teşhis edilebilmektedir.
Hiç bir insan, bir cemaat huzurunda yalan bir şeyi, yalanını hissettirmeyecek bir tarzda pervasız ve utanmadan söyleyemez. Her hali yalanını ele verir. Sadece cömertlik veya kahramanlık gibi bir iki yüksek ahlâk ile meşhur olan bir insan, kolay kolay yalana ve hileye tenezzül edemez. Doğruluktan saparak yalan söylemeye tenezzül eden bir şahıs, rüzgârlara oyuncak olan yapraklar gibi insanlara maskara ve rezil olur.
Bahsi geçen hakikate binaen, getirdiği İslâm dini bütünüyle hakka ve doğruya dayanan Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), pervasızca ve hiç çekinmeden, yapılan her türlü cazip teklifleri ve dehşetli tehditleri hiçe sayarak, İslâm dinini âleme hâkim kılmıştır. Muhammed-ül Emin ünvanıyla şöhret bulan Peygamber Efendimiz (asm), en doğru sözlü ve en güvenilir insan olarak gönüllerde taht kurmuştur.
Sevgili peygamberimizin (asm) bu asırda bir temsilcisi olan Bediüzzaman Hazretleri de aynı yolu takip etmiş ve doğruluk yolunda ölümü küçümsemek dersi veren bu büyük insan, en mahrem meselelerini en nâmahrem zeminlerde pervasızca söylemekten asla çekinmemiştir. Doğrunun ve doğruluğun arkasında eğilmeden dik durmak, her insan için bir şeref ve iftihar vesilesidir. Yeter ki, gidilen yol, takip edilen metot ve tebliğ edilen dâvâ hak ve doğru olsun. Böyle olduktan sonra ve Allah’ın rızası esas maksat ise, isterse bütün dünya küssün ve kabul etmesin. Er ya da geç o dâvâ kuvvet bulur, güç kazanır ve zamanla genel kabule mazhar olur. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)