İnsanların sahip olduklarını zannettikleri şeylerin arasında en değer verdiği varlık olan ruhunun yanında, emanet olarak verilen bedenidir. İlim ve dua vasıtasıyla ruhen terakki etmek ve kemâle ermek için dünyaya gönderilen insanlar, çoğu zaman imtihandan geçirildiklerini unuttukları gibi, ruh bakımından tekâmüllerini de unutarak maddi bedenlerine öncelik verirler. Yemek, içmek, üremek ve eğlenmek her şeyden önce gelir. Halbuki, sayılan bu şeyler, insan dışındaki diğer canlıların özellikleridir.
“Bu dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadan ibarettir.” buyuran Cenab-ı Hak, maddi yaşantı itibariyle dünyanın iç yüzünü nazara vermektedir. “Asıl hayat ise, âhiret yurdundaki hayattır.” ikazını yaparak, bütün gücüyle yüzünü dünyaya yönelten insanların yüzünü, dünyadan âhiret hayatına çevirmektedir. “Dünyadan da nasibini unutma!” diye emrederek, dünya ve âhiret dengesinin kurulmasını istemektedir.
Yüce Allah’ın kâinata koyduğu kanunlar gereği olarak günler haftaları, aylar yılları kovalarken; insanlar da çocukluk ve gençlik yıllarını geride bırakarak, orta yaşlılık ve ihtiyarlık dönemine girerler.
Hiç gelmeyecekmiş ve devamlı genç kalınacakmış gibi zannedilen duygular arasında ihtiyarlık gelip kapıya dayanır. Gözler yeterince görmez, kulaklar yeterince işitmez olur. Baştaki saçlar bembeyaz bir kefeni andırırken, bir taraftan beller bükülür, dişler dökülür ve dizler tutmaz hale gelir. Yüzlerde beliren derin izler ve kırışıklarla birlikte, gençlik yıllarında olmayan hastalıklar vücutta vatan tutmaya başlar. Hayat da çekilmez hale gelir. Güzellik zamanında bakılmaya doyulmayan aynalar, âdeta insana düşman gibi olur. İnsan, aynada kendine bakmaya korkar. “Ben bu hallere düşecek birisi miydim?” diye kendine kahreder.
Böyle insanların kendi akranları birer birer etrafından çekilip ölüm ile ondan ayrılmışlarsa ya da çocukları tarafından huzur evlerine bırakılıp terk edilmişlerse, bu durum büsbütün bir azap ve dayanılmaz bir işkence halini alır. Bin kere ölmeyi yaşamaya tercih eder. Bayramdan bayrama ziyaret edilen veya yetkililer tarafından hatırları sorulan seksenlik ihtiyarların gözyaşları ve yakınlarına yaptıkları sitemleri gören ve işitenler, bu söylediklerimize hak verirler. Bir Arap şairinin “Keşke bir gün gençliğim dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne hazin haller getirdiğini ona söyleyecektim.” diyerek, tasvir ettiğimiz hakikatleri, veciz bir şekilde ifade etmiştir. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 1