Askerden sonra ilk işim İstanbul’a gitmek oldu. Bir ay kadar Nurtaşı dershanesinde kaldım. Fırıncı ve Birinci Ağabeyler orada kalıyordu. Kutlular Ağabey ise, yakın mesafede bir evde ikamet ediyordu. Nurtaşı dershanesinde genç vakıflardan Ahmet Tanyel, Mehmet Karasan ve Haşim Gayberi Ağabeyler kalıyordu.

Bahsi geçen arkadaşlar vakıf olmaya karar verdiğimi öğrenince hepsinin ilgisi daha fazla arttı. Dershanenin normal işlerine yardımcı olmakla birlikte, gece saat üçlere kadar  Risale-i Nur okuyordum. Askerde iken âdeta susamıştım. Devamlı okuyor, okuyor, okuyordum. Nurtaşı’nın gelen giden misafirleri çoktu. Fırıncı Ağabey daha düzenli okuyabilmem için beni Karagümrük dershanesine gönderdi. Bir aylık Nurtaşı faslından sonra, Karagümrük’teki dershaneye yerleştim. Dershanede Balıkesirli Sedat Marmaralı ve Elazığlı Mehmet Doğan gibi arkadaşlar vardı. Onlarla da günlerim karşılıklı anlayış ile geçti. Risale-i Nur okumalarım daha bir düzenliydi.

Bu arada, Süleyman adındaki vakıf bir arkadaş gelip, beni Fatih semtindeki Siirtlilerin ev derslerine götürüyor ve ders yaptırıyordu. Sürekli Risale okumanın üstümde bıraktığı manevi bir hâl meydana gelmişti. Feyizli dersler oluyordu. Gündüzleri çok fazla olmasa da, dolaşarak Osmanlı padişahlarının ve paşaların yaptırdığı tarihî camileri ziyaret ediyordum. İstanbul’a bir hayli alışmıştım. Zaten Bediüzzaman, İstanbul için “Bu güzel dünya cenneti gibi İstanbul.” diyordu.

Üç hafta sonra, Tahiri Mutlu Ağabeyin kaldığı Koca Mustafa Paşa semtindeki dershaneye çağrıldım. Tevruz Apartmanı yedi katlı bir bina idi. En son katı da dershane olarak kullanılıyordu. Tahiri Ağabeyi bir kaç defa ziyaretine gitmiştim. 27 Ağustos 1973 günü hayatımın en anlamlı günü oldu. Yedi kat merdivenleri çıkarken, kafam da bir sürü sorular cirit atıyordu. Niçin çağrılmıştım? Vakıf olarak nereye tayin edeceklerdi? İstanbul’da mı kalacaktım yoksa Anadolu’ya mı gönderilecektim?

Dershaneye çıktığımda, genç bir vakıf kardeş “Ağabeyler içeride seni bekliyorlar, hemen içeri gir.” dedi. Kapıyı tıkladım ve içeri girdim. Bediüzzaman’ın hizmetkârları bir aradaydı. Tahiri Mutlu, Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, Fırıncı ve Birinci Ağabeyler toplantı halindeydi. Edeple kapının yanına oturdum. Konu, vakıf olarak nereye tayin edileceğim idi. Sungur Ağabey “Sami kardeş gel! Biz de seni konuşuyorduk.” dedi. Bayram Yüksel Ağabey beni Ankara’ya götürmek istiyor, Sungur Ağabey ise, Siirt’e göndermek arzu ediyordu. Çünkü, onlara bir vakıf göndeririz diye söz vermiş. Fatih semtinde oturan Siirtlilerin ev derslerine niçin götürüldüğüm şimdi daha iyi anlaşılıyordu. (Devamı yarın)

(Not: Ramazan ayının cemaatimiz, ülkemiz, milletimiz, İslâm âlemi ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını Cenab-I Haktan niyaz ederim.)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)