Allah’ın yeryüzünde halifesi ve Onun adına iş gören vekili olarak en şerefli bir varlık sıfatıyla yaratılan insanın, mahiyetine binlerce duygu yerleştirilmiştir. Doğru ile yanlışı birbirinden ayıran akıl gücünün yanında, faydalı şeyleri elde etmek için kuvve-i şeheviye ve zararlı şeyleri def edecek kuvve-i gadabiye de vardır. Kızmak ve öfkelenmek kuvve-i gadabiyenin gereğidir.

Yaratılıştan gayet itidal ve istikamet üzerine yaratılan Sevgili Peygamberimiz (asm), gadap gücünün ifratı olan tehevvürden ve tefrit mertebesi olan korkaklıktan beri olarak, bu duygunun vasat mertebesi olan şecaat ve cesarette o kuvveyi kullanmıştır. Bu itibarla, onun yolunu takip eden ümmeti de, dînî ve dünyevî hukuku için gerektiğinde hayatını feda eder, bunun dışında kalan ilgisiz şeylere karışmaz.

Cenab-ı Hak bu hususta yol gösterir: “O takva sahipleri, bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir.” (Âl-i İmran Suresi: 134) buyurmaktadır. İnsan öfkelendiği zaman, şeytanın damarlarında gezdiğini ve bir anlık öfkeyle insan çok büyük yanlışlar ve günahlar işletebileceğini haber veren Sevgili Peygamberimiz (asm) “Öfkelendiğiniz zaman ayakta iseniz, hemen oturun. Oturuyorsanız, uzanın. Yine öfkeniz geçmediyse, gidin abdest alın. Zira su ateşi nasıl söndürürse, abdest de öfke ateşini öyle söndürür.” diye haber vermektedir.

Başka bir hadis-i şerifte de “Asıl pehlivan hasmını yenen değil, öfkelendiği zaman öfkesini yenendir.” buyurması ne kadar ilginçtir! Atalarımız da “Öfkeyle kalkan, zararla oturur.”demekle yada ” Keskin sirke küpüne zarar verir.” tespitleriyle, asırların birikimini bizlerle paylaşmaktadırlar.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersi)