Osmanlı devrinde çeşitli vesilelerle Rusya, Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Suriye gibi ülkeleri gören ve insanların dertlerini yerinde tespit edip, irşad maksadıyla vatan sathını karış karış gezen asrın sahibi ve maneviyat sultanı Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hayatının son dönemini bazen Emirdağ’da, bazen de Isparta içindeki evinde geçiriyordu.

O zamana kadar hem bu Müslüman milletimizin, hem İslâm dünyasının ve hem de bütün insanlığın dünya ve âhiret saadetlerini temin etmek maksadıyla, Risale-i Nur Külliyatı adını verdiği Kur’an tefsirini telif etmişti. Bütün hayatını insanlığın manevi kurtuluşu için vakfetmiş, dünya zevki namına bir şey tatmamıştı.

Cumhuriyet mahkemelerinde savcılar tarafından çok ağır  isnatlara muhatap olmuş fakat adil hâkimlerden hep berat almıştı. Çünkü, masumdu ve kanunlar çerçevesinde bir suç bulunamıyordu.

Ne halkın ikram ve hediyelerine ve ne de devletin cazip tekliflerine iltifat etmiyordu. Müstağni bir karaktere sahipti. Cenab-ı Haktan başkasının minneti altına girmek istemiyordu. Kendisine verilmek istenilen hediyeleri kabul etseydi mutlaka bir milyoner olurdu.

Eserlerindeki tesir, hayatındaki tevazu ve sadelik insanları cezbetmiş, yüz binlerce insan daha sağlığındayken eserlerinin ve kudsi dâvâsının etrafında pervane  olmuştu. Yok edilemeyen, vazgeçirilemeyen muazzam bir kitleydi bu.

Akşam namazından, ertesi gün öğleye kadar yanına kimseyi kabul etmeyen ve evrad, ezkâr, Allah’a ibadet ve dualarla meşgul olan Bediüzzaman’ın dualarına mazhar olan bu asil millet, onun dünya çapındaki kudsi iman ve Kur’an hizmetine inanmış ve gönülden bağlanmıştı. Eserleri elden ele, dilden dile, kalpten kalbe yayılıp gidiyordu. Her muhtaç olan insan onu buluyor, ruhunun ebedi ihtiyaçlarını temin ediyordu. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)