Siyasi tarihimizin en büyük irticaî ayaklanmalarından biri olarak bilinen ve 31 Mart hadisesi diye tarihe geçen isyan hareketini başlatanların ve “Şeriat isteriz!” diye sokağa dökülenlerin bir çok istekleri vardı. Fakat, yedi renk süratle çevrildiği zaman tek renk olarak göründüğü gibi, Şeriat kelimesi de bütün taleplerin üstünü örttü ve sadece ona münhasır kaldı.

Hayatı boyunca âsâyiş ve emniyet taraftarı olan ve meydana gelen bütün menfi olayların önünü alamaya çalışan Bediüzaman Hazretleri, 31 Mart 1909 hadisesinde bir nutukla isyan etmiş sekiz avcı taburunu isyandan vazgeçirir. Ayrıca daha sonra gazetelerde yazdığı müspet makaleleriyle, yine âsâyişin temini için bütün gücüyle çalışır.

2. Meşrutiyetin ilân edilmesiyle birlikte, din adına yeni sisteme sahip çıkan ve ikinci günü Sultan Ahmet meydanı ve daha sonra Selânik Meydanında meşrutiyet ve hürriyet lehinde nutuklar veren Bediüzzaman, hürriyet ve meşrutiyeti İslâm dinine zıt, kâfirlere mahsus bir sistem zannederek mutlakiyet yönetimini ve tek başına padişahlık hâkimiyetini isteyen isyancılar safına konulup, haksız olarak Askerî sıkıyönetim mahkemesine verilir. Divan-ı harpte hâkim huzurunda yaptığı şahane müdafaasında, İslâm dininin devlet felsefesi hükmünde olan fikirlerini ortaya koyan ve meşrutiyet sisteminin İslâm’ın özünde var olan ve Asr-ı Saadette tatbikatı yapılan  bir yönetim tarzı olarak yorumlayan Bediüzzaman, “Şeriat isteriz!” diyenlerin asıldığı bir ortamda, Mahkeme başkanının “Sen de şeriat istemişsin!” sorusuna “Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım. Zira Şeriat, sebeb-i saadet, adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat, ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.” dediği halde, hem kendisi berat etmiş, hem de asılmayı bekleyen kırk elli masum insanın berat almasına vesile olmuştur.

Astığı astık, kestiği kestik bir baskıcı mahkemenin tehditlerine beş para değer vermeyen ve ölümü hiçe sayarak hak ve doğru bildiği fikirlerini pervasızca müdafaa eden ve kendisini zulmen mahkûm etmek isteyenlere karşı yaptığı şahane müdafaasından sonra berat verildiği halde onlara teşekkür etmeyerek, arkasında kalabalık bir halk topluluğu ile birlikte Sultan Ahmet Camiine giderken “Zalimler için yaşasın cehennem! Zalimler için yaşasın cehennem!” diye haykıran Bediüzzaman, bu haykırışıyla hem o zamanın zalimlerine, hem de daha sonra gelen ve eski zalimleri arattıracak daha katmerli zalimlerin sağır kulaklarını çınlatıyor ve kör gözlerine gerçekleri sokuyordu. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale- Nur dersleri)

Views: 81