“Ara sıra sinemaya ibret için gittiğimden..” ifadelerini söyleyen Bediüzzaman gibi, geçtiğimiz akşam ibretle bir macera filmi izledim.
Olay, güney kutbu Antarktika’da yaşanıyordu. Bu kıt’ayı keşif için giden bir doktor, beraberindekiler ve kutup köpekleri bir çok hadiseyi yaşadıktan sonra; doktor bir ayağı kırık bir vaziyette, köpekler tarafından çekilen kızakla diğer arkadaşı sayesinde kamp yerine getirilir. Vazifeleri bitip Avustralya’ya dönerlerken, yerleri olmadığı için köpekleri kamp yerinde bırakıp terk ederler.
Altı ay boyunca kendi başlarına kalan yedi tane köpeğin hayatta kalmak için buzullar ve karlar altında verdikleri mücadele, birbirlerine olan bağlılıkları, buldukları rızkı paylaşmaları, birisi düşerek öldüğü zaman onun başındaki köpeğin duygusal anları, biri yaralandığında yanında nöbet tutup, yakalanan kuşları ona ikram etmeleri, gerçekten çok ibret verici bir tabloydu.
Altı ay sonra, onları oraya terk eden ekibin vicdanen rahatsız olup, zor şartlar altında onlara ulaşarak buluşmaları anındaki durum görülmeye değer bir manzaraydı. Birbirlerine koşarak âdeta kucaklaşmaları, köpeklerin onların yüzlerini yalamaları, sadâkat ve vefâdarlığın duygusal görüntüleriydi. Hele kar aracına alındıkları zaman birisinin binmemesi ve koşarak tepenin arkasına geçmesi ve ayağı kırık olan arkadaşının başını beklemesi, arkasından giden gencin yaralı köpeğin başında ağlayarak kucaklayıp araca götürmesi, insanlar ve hayvanlar arasındaki gönül bağının ve vefâlı olmanın muhteşem bir tablosuydu. Bu film, kutup kâşiflerinin anısına bir vefâ olarak çekildiği söyleniyordu. Ruhumun derinliklerinden bir şeylerin koptuğunu hissettim. Gayr-i ihtiyari gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Epey bir zamandan beri ben bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum. Kendimi bir türlü tutamıyordum. Bu hâl bir hayli devam etti. Kendi hâlime ben de şaşırdım. Acaba çok mu duygusal olmaya başlamıştım? Her neyse…
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0