(Dünden devam)
Deccal ve Süfyan fitnelerinin her tarafı sardığı ve dinsizlik akımlarının dünyayı kasıp kavurduğu böyle bir devirde, Bediüzzaman telif ettiği Nur Risaleleriyle manevi cihad meydanına atıldı. Etrafında zamanla muazzam bir topluluk meydana geldi.
Üstadın “Zaman, İslâmiyet fedaisi olmak zamanıdır.” mesajına mazhar olan bu fedailer kadrosu, tıpkı sahabeler gibi kendilerini cemiyetin iman selâmetine adadılar. Hem kendi imanlarını kuvvetlendirmek hem de milletin imanlarını muhafaza etmek onların asıl hedef ve gayesi oldu. Evrad, ezkâr, Kur’an ve Risale okumalarını ihmal etmeyen bu gayretli insanlar, şahsi keşif, keramet ve kemalât gibi özel meseleleri gaye-i maksat yapmadılar, onları aramadılar ve onların peşinde koşmadılar. Çünkü o tür şeyler, imanı taklit mertebesinde ve tahkik derecesine girmeyenlere, bazen zayıf olanları takviye etmek için verilirdi.
“Halbuki Risale-i Nur’un, imanî hakikatlerine gösterdiği hüccetler, hiç bir cihette vesveselere meydan vermediği gibi; kerametlere, keşfiyatlara hiç ihtiyaç bırakmıyor. Onun verdiği iman-ı tahkiki, keşfiyat, zevkler ve kerametlerin çok fevkinde olmasından, hakiki şakirtleri, öyle keramet gibi şeyleri aramıyorlar.” (Emirdağ Lâhikası s. 76)
Çoğu insanların aradığı, peşinden koştuğu ve hoşlandığı bu gibi şeyler, Nur dairesinde hakiki ihlâsın gereği olarak istenilmez, aranılmaz ve peşinden koşulmaz. “Zira, Risale-i Nur’un mazhar olduğu binler keramet-i ilmiye ve intişar-ı hizmetteki teshilat ve çalışanların maişetindeki bereket gibi ikramat-ı İlâhiye umuma kâfi gelir, daha başka şahsi kemalât ve kerameti aramıyorlar.” (Emirdağ Lâhikası s. 77) “Halisen, muhlisen çalışırlar, ‘Vazifemiz hizmettir, o yeter.’ derler” (Kastamonu Lâhikası s. 205)
Bu hakikatin bir numunesini bir zaman şöyle yaşadım: “Bir toplantı sonrası İstanbul’dan dönüyordum. Otobüsteki koltuğa oturduğumda, önde oturan bir bayanla, yanında oturan erkeğin farklı dilde aralarında konuşmaları dikkatimi çekti. Önce Alman vatandaşı olduklarını zannettim. Koridor tarafındaki erkek bir ara muavine Türkçe hitap edince, bir vesileyle konuşmaya başladık. Üç gün önce babası vefat eden genç adam, yanındaki bayanla cenazeden dönüyorlarmış. İngilizce öğretmenliği yapan genç bayan Türkçe bilmiyordu. Evlilik planı yapan bu iki gençle bazen Türkçe, bazen İngilizce bir hayli sohbet ettik. Allah’a ve öldükten sonraki ebedi hayata inandığını söyleyen Amerikalı bayana, çantamda bulundurduğum İngilizce “İman, İnsan ve Kâinat” adındaki Risale-i Nur’u hediye ettim, çok memnun olduğunu söyledi. Ben onu böylece Bediüzzaman’a teslim etmiş oldum.
Genç erkekle yaptığımız Allah, âhiret, iman ve kader ile alâkalı sohbetimiz çok ilgisini çekti. Çok soruları olduğunu söyleyen bu samimi insanla, muhakkak tekrar buluşmak temennisiyle, karşılıklı adres ve telefonlarımızı vererek vedalaştık. Ankara’ya kadar konuşarak geldiğimizde, sabah namazının vakti girmiş, Ezanlar okunuyordu. Bir hizmete daha vesile olmuştuk, elhamdülillah.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)