Hayat imtihanında insanı en çok etkileyen ve çoğu zaman kaybetmeye sebep olan, uzun emeller taşımak ve geleceğini garantiye almak hissidir.
İstikbal endişesi ile sürekli mal yığmak, hatta haram ve helâl ayırımı yapmadan her şeye sahip olmak duygusu, kanserli bir hücrenin yayılması gibi insanı tahrip eder. Hem dînî hem beşeri hukuklar ihlâl edilerek, hedeflenen şeyler elde edilmeye çalışılır. Kendisi, çocukları, hatta torunları hesaba katılarak istikbal garanti altına alınmaya uğraşılır. Bu arada âhiret yurdu unutulur, cezası dünyaya sığmayacak günahlara yuvarlanır ve farkında bile olunmaz. Bu hal ise, ne kadar hazin bir tablo! Fakat, âhireti unutmamak şartıyla ve bu dünyayı âhiretin tarlası bilerek, şevkle çalışmaya ve kazanmaya dinimiz mani değildir.
Gerçek istikbal kabrin ötesindedir. Kaybedilmemesi ve kazanılması gereken asıl istikbal orasıdır. Şu dünyevî istikbal, ona kıyasla bir katre serap hükmündedir. Endişe edilmesi gereken buradaki dünya istikbali değil, kabrin arka tarafındaki ebedi istikbaldir. Bediüzzaman Hazretlerinin bu husustaki ikazı ne kadar yerindedir: “Meselâ, endişe-i istikbal hissi her keste var. Şiddetli bir surette endişe ettiği vakit bakar ki, o endişe ettiği istikbale yetişmek için elinde senet yok. Hem rızık cihetinde bir taahhüt altında ve kısa olan bir istikbal, o endişeye değmiyor. Ondan yüzünü çevirip, kabirden sonra hakiki ve gafiller hakkında taahhüt altına alınmamış bir istikbale teveccüh eder..” (Mektubat s.56)
Bu şuurun akıl ve kalplerde yerleşmesi, dünya imtihanının kazanılmasına vesile olacağı gibi, hem dünya hem de âhiret saadetini tatmaya vasıta olacaktır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)