(Dünden devam)
Kur’an-ı Kerim’de, insanı ibret gözüyle bakmaya teşvik eden nice ayetler vardır. Onlardan bazıları şunlardır: “Semâ ve zemini, rızkınıza iki hazine gibi müheyya (hazır) edip oradan yağmuru, buradan hububatı (tahılları) çıkaran kimdir? Allah’dan başka koca sema ve zemini iki muti (itaatkâr) hazinedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyle ise, şükür Ona münhasırdır. Ölmüş yeri ihya edip, yüz binler ölmüş taifeleri ihya eden kimdir? Hak’dan ve bütün Kâinatın Hâlıkından (Yaratıcısından) başka şu işi kim yapabilir? Elbette O yapar, O ihya eder. Madem ki Hak’dır, hukuku zayi etmeyecektir, sizi bir mahkeme-i kübra’ya gönderecektir. Yeri ihya ettiği gibi, sizi de ihya edecektir.” (Yunus Suresi ayet: 32)
Bediüzzaman Hazretlerinin mealini verdiği bu ayetler, insanın nefsi ve dış âlemdeki ibretlik olaylara dikkatleri çekmektedir. Bu kadar kıymetli ve dünya verilse, değiştirilmeyecek kadar değerli olan gözler ve görme nimetine karşı ne kadar şükretsek azdır. Gözü ve gözlerin gördüğü her şeyi gören Yüce Allah’ın istediği gibi gözleri kullanmak lâzımdır. Her canlıda göz olması, bizim göze olan ihtiyacımızı azaltmadığı halde, o gözleri günahlı işlerde kullanmak ne kadar doğru olur?
Kulaklar ve işitme nimeti o kadar değerli iken, o nimetin büyük bir nimet olduğu hiç akla geliyor mu? Semâdan yağmurlar yağmasa, yerden tahıllar çıkmasa hayat devam eder mi? Her sabah dağların ufkundan doğarak yeryüzünü aydınlatıp ısıtan güneş olmasa, canlılar âlemi ne hale gelirdi? Bir başka hayat kaynağı olan nehirler ve gemilerin içinde yüzdüğü denizler olmasaydı acaba hayat ne hale gelirdi? Bunlar, ibret nazarıyla bakıp düşünülmesi gereken hakikatlerdir.
Evet, Kur’an ayetlerinin beyan ettiği gibi, göklerin ve dünyanın yaratılışında, gece ve gündüzün birbirini takip edişinde, insanların dillerinin ve renklerinin farklılığında, semadan yağmurun indirilmesinde, zeminden rızıkların çıkarılmasında, güneş ve ayın, denizlerin ve nehirlerin insanların emrine verilmesinde, düşünen ve bunlardan ders alan akıl sahipleri için birer ibret vardır. Fakat insanoğlu ne kadar az düşünüyor ve ne kadar da az şükrediyor!
Evet, ülfet cehl-i mürekkep denilen kara cahilliğin üstüne serilmiş bir perdedir. Bâtıl fikirleri delip yakan ateşli bir yıldız gibi olan Kur’an ayetleriyle o ülfet perdeleri yırtılmalı, ibret gözüyle varlıklara bakarak ders alıp, Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a kulluk yapılmalıdır. Böylece, hem dünya hayatının gerçek anlamı ortaya çıksın, hem de dünya ve âhiret mutluluğuna ulaşılsın. Cenab-ı Hak, bu şekilde hayat sürmeyi bütün müminlere nasip ve müyesser kılsın, amin.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0