Dünya kâinatın kalbi olduğu gibi, toprak tabakası da dünyanın kalbidir. Topraktan yaratılan ve sonunda ölümle toprağa dönecek olan insan nev’i, kâinat ağacının meyvesi olduğu gibi, insanın şükür ve ibadeti de insanın meyvesidir. Buna binaen, kâinat insan için, insan da şükür ve ibadet için yaratılmıştır. İnsanlar bunun farkında olsa veya bir kısmı farkında olmasalar da bu böyledir.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir aynadır. Evet, kesif (katı) bir şeyin aynası ne kadar latif olursa, o nispette suretini vazıh (açık) gösterir. Ve nuranî ve latif bir şeyin de aynası ne kadar kesif (katı) olursa, o nispette esmanın (Allah’ın isimlerinin) cilvelerini cilâlı gösterir. Meselâ, hava aynasında, yalnız şemsin (güneşin) zayıf bir ziyası görünür. Su aynasında şems ziyasıyla görünürse de, elvan-ı seb’ası (yedi rengi) görünmüyor. Fakat toprak aynası, çiçeklerinin renkleriyle, şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir. “Kulun, Rabbine en yakın olduğu hâl, secde ettiği hâlidir.” olan hadis-i şerif, bu sırra işareten şahitlik eder. Öyle ise arkadaş, topraktan ve toprağa inkılâp etmekten ve kabre girip yatmaktan tevahhuş etme!” (Mesnevi-i Nuriye s.379)
İradesinin dışında, imtihan için bu dünya denilen meydana gönderilen insanlar, bu gün toprağın üstünde dolaşıp dururlarken, bir gün hiç beklemediği bir zamanda toprağın altına girecek ve yaşadığı hayatın bütün safhalarından hesaba çekilecektir. Yeni dünyaya geldiğinde elleri bütün dünyayı elde etmek istercesine sıkılı olan insan, öldüğü zaman elleri açık gidecek ve buradan öbür tarafa hiçbir şey götüremeyecektir. Fakat, insanların çoğu bunu düşünmek bile istemez. İnsanoğlu ne kadar gafil ve ne kadar da cahildir!
asyanur.info samicebeci.net