Âhirzaman denilen çok büyük fitnelerin yaşandığı dehşetli bir devirde, Hazret-i Peygamber’e (asm) mutlak vâris olan, iman ve Kur’an hizmetinin başına geçen Bediüzzaman; kalpleri yaralanmış, imanları zedelenmiş Müslümanları, mutlak dalâlete düşmekten muhafaza için, Risale-i Nur tefsirlerini telif etmeye Allah’ın izniyle muvaffak oldu. Su, hava, toprak ve ışık gibi, çekirdek misal bu hizmetin etrafında halka tutan Nur Talebelerine de, bu hizmeti nasıl yapacaklarının prensiplerini ve nelere dikkat edeceklerinin izahlarını yapmayı da yerine getirdi.
Bediüzzanan her hâl ve şartta ihlâs kuvvetinden sonra, mutlaka tesanüt hakikatine dayanmayı emrediyordu. Bu hususta Nur Risalelerinde beyan edilen düsturlardan bazılarını hatırlamak lâzım: “Aziz kardeşlerim! Evvel âhir tavsiyemiz tesanüdünüzü muhafaza, enâniyet, benlik ve rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem (soğuk kanlılık) ve ihtiyattır.” “Evet, temsilde hata yok. Nasıl ki büyük bir veli, küçük bir Sahabi kadar hizmet-i İslâmiyede ehl-i sünnetçe mevki almadığı gibi, aynen öyle de, ‘Bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet (alçak gönüllülük) ile tesanüt ve ittihadı muhafaza eden bir halis kardeşimiz, bir veliden ziyade mevki alıyor’ diye kanaatim gelmiş ve siz daima bu kanaatimi takviye ediyorsunuz. Cenab-ı Hak, sizlerden ebediyen razı olsun, âmin.”
“Evet, minafıkların ehemmiyetli bir planı, böyle her biri birer zabit, birer hâkim hükmündeki eşhası (şahısları), müşterek bir meselede böyle kaçınmak ve birbirini tenkit etmek asabiyetini veren sıkıntılı yerlerde toplattırır, boğuşturur, manevi kuvvetini dağıtır. Sonra kuvvetini kaybedenleri kolayca tokatlar, vurur. Risale-i Nur şakirtleri (talebeleri), hıllet ve uhuvvet (dostluk ve kardeşlik) ve fenafi’l-ihvan (birbirinden fani olma)mesleğinde gittiklerinden, inşaallah bu tecrübeli ve münafıkâne planı da akim (neticesiz)bırakacaklar.”
“Sizin tesanüdünüze benim ziyade ehemmiyet verdiğimin sebebi yalnız bize ve Risale-i Nur’a menfaati için değil, belki tahkiki imanın dairesinde olmayan ve nokta-i istinada ve sarsılmayan bir cemaatin kat’i buldukları bir hakikata dayanmaya pekçok muhtaç bulunan avam-ı ehl-i iman için dalâlet cereyanlarına karşı yılmaz, çekilmez, bozulmaz, aldatmaz bir merci, bir mürşit, bir hüccet olmak cihetiyle sizin tesanüdünüzü gören kanaat eder ki; bir hakikat var, hiç bir şeye feda edilmez, ehl-i dalâlete başını eğmez, mağlup olmaz diye kuvve-i maneviyesi ve imanı kuvvet bulur, ehl-i dünyaya ve sefahate iltihaktan kurtulur.”
Bediüzzaman’ın dilinden doğrudan iktibas ettiğim şu hakikatlerin üzerine söylenecek bir söz kalmıyor. Önemli olan bu düsturları yaşamaktır. Aksi halde bedeli çok ağır olur.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami CEbeci videoları)