Asırlardır sürüp gelen klasik tarikat modeli yerine, asr-ı âhir ile Asr-ı Saadet arasında bir ilim ve irfan köprüsü kurarak, Sahabe mesleğinin bir cilvesini zamanımıza taşıyan Bediüzzaman Hazretleri, kardeşlerinin birbirinde fâni olması düsturunu, mesleğinin temel esaslarından biri olarak ihdas etmiştir.

Nur mesleğinin en temel karakterlerinden birisini oluşturan bu tefâni sırrı, ihlâs ve uhuvvet kaynaklarından feyiz alarak gerçekleşir. Mesleğin diğer esaslarına harfiyen bağlı kalmaktan ibaret olan sadâkat vasfının da ilâvesiyle, bu dört temel üzerine tesânüt sarayı inşa olur. Tesânüt ise, bir cemaatin var olma sebebidir. Tesânüt bozulsa, cemaat da dağılır. Bu hakikatin önemindendir ki Bediüzzaman “Bizim ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesânüttür.”demiştir.

Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, kardeşlerini kendi nefislerine tercih etmek olan îsar hasletini de nazara veren Bediüzzaman “Kardeşlerinizin nefislerini nefsinize şerefte, makamda, teveccühte, hatta menfaat-i maddiye gibi şeylerde tercih ediniz, ihlâs-ı tammı kazanınız.” (Lem’alar.s166) şeklinde ifade ederek, tesânüdü muhafaza etmenin en önemli nirengi noktalarını tespit etmektedir.

Kardeşlerin şerefiyle şâkirâne iftihar etmek olan meziyet-i dindarâne, kudsî bir hizmete hayatını vakfetmiş dâvâ adamlarının en belirgin vasfıdır. “Sizler birbirinize en yakın nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz.”diyen Bediüzzaman’ın bu beyanı, tefâni sırrının Nur mesleğinde ne kadar önemli bir temel olduğunun belgesidir.

Durum böyle olduğu halde, şeytan ve şeytanın talebeleri hükmündeki insanlar, insanın içindeki menfi duygular ve ehl-i dalâletin sinsi plânları, bahsi geçen prensiplerin hakkıyla yaşanmasını engeller, tesânüt bozulur ve hizmet de zaafa uğrar. Bundan kurtulmanın tek yolu, yine o prensiplere dönmek ve ehl-i dünyanın tuzaklarına karşı uyanık olmaktır.

asyanur.info

 

Views: 0