Hayat

TESANÜT HAKİKATI

Tesanüt, karşılıklı yardımlaşma, dayanışma, omuz omuza verip aynı maksada hizmet etme anlamına gelen önemli bir hakikattir.

“Bizim ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanütdür.”diyen Bediüzzaman, talebelerinin tesanüdüne ziyadesiyle ehemmiyet vermektedir. “Aziz, sıddık kardeşlerim! Evvel âhir tavsiyemiz, tesanüdünüzü muhafaza; enâniyet, benlik ve rekabetten tahaffuz, itidal-i dem ve tam ihtiyattır.”ikazı, bunun en açık belgesidir. En başta tesanüdü zikretmesi dikkat çekmektedir.

Dayanışma ve yardımlaşma hakikatine çeşitli vesilelerle dikkat çeken Bediüzzaman, İşârâtü’l -İ’câz  tefsirinde taşları örnek gösteriyor: “Maddi ve manevî herşeyde yardımın ve içtimâın büyük kuvvet ve tesiri vardır. Bu sırra binaendir ki, her hüsün sahibinin ve her bir sahib-i kemâlin emsaliyle içtima etmeye fıtrî bir meyli vardır ki, içtima zamanında hüsünleri, kemalleri bir iken iki olur. Hatta bir taş taşlığıyla beraber, kubbeli binalarda ustanın elinden çıkar çıkmaz başını eğer, arkadaşıyla birleşmeye meyleder ki, sukut tehlikesinden kurtulsunlar, Maalesef insanlar, teâvün (yardımlaşma) sırrını idrak edememişler. Hiç olmazsa, taşlar arsındaki yardım vaziyetinden ders alsınlar.” Cansız taşlar kadar olamayan insanlara, bundan daha sert bir ikaz olamaz herhalde.

Çoğu zaman insanı tesanüt ve yardımlaşmadan alıkoyan sebeplerin başında, aynı maksada hizmet eden bir cemaat içinde, hâkimiyet ve âmir olma hissine mağlup olmak gelir. Aslında bu bir zaaftır ve nefsine esir olmaktır.

Bu zaaf ve mağlubiyetten kurtulmanın en kolay yolu, cemaatin şahs-ı manevî havuzunda erimek ve meşvereti hâkim kılmaktır. O zaman, çok şeylerin yoluna girdiği görülecektir.

asyanur.info         samicebeci.net

Reklam

Yorum Yap