Her şeyin aşırısı iyi olmadığı gibi, hüsnüzanda da itidal şarttır. Aşırı hüsnüzan saflıktır ve aldatılmaya müsait bir zemindir. Onun için “İtimat kontrole, kontrol de itimada mani değildir.”denilmiştir.
Bu zamanda öyle dehşetli cereyanlar var ki, gözümüzü dört açmak bile bazen yeterli olmamaktadır. İnsanları ayak üstü aldatan ve uyutan nice insanlar türemiştir. Aşırı iltifat, ikram ve ihsan, güzel söz ve kırk türlü hile ve desiseler ile saf insanlar kandırılmaktadır. Evet, Bediüzzaman’ın dediği gibi “İnsan hüsnüzanna memurdur. İnsan her kesi kendinden üstün bilmelidir. Kendisinde buluna sû-i ahlâkı, suizan saikasıyla başkalara teşmil etmesin ve başkaların bazı harekâtını hikmetini bilmediğinden takbih etmesin (kötülemesin). Binaenaleyh, eslaf-ı izamın (İslâm büyüklerinin) hikmetini bilmediğimiz bazı hallerini beğenmemek suizandır. Suizan ise, maddi ve manevi içtimaiyatı zedeler.” (Mesnevi-i Nuriye s.106) Ancak delil ve akıbet önemlidir. Zira vücuda gelen deliller sağlamsa, birden çok fazla şahitler varsa ve hangi alanlarla ilgili olup tahribat ve fitneye sebep oluyor ve ciddi anlamda tesanüdü bozuyorsa, o zaman iş suizan olmaktan çıkar. Çünkü her şey delil ve ispata dayanmaktadır. Ehl-i dalâlet ve fitne odaklarının en çok baş vurdukları silâhların başında gelen şey, ehl-i hizmet aleyhinde suizanlar oluşturarak güvenleri sarsmaktır. Suizanna sebep olanlar, er veya geç suizanna maruz kalırlar. Bu durumda yapılacak şey, alınacak tedbirlerle tahribatın önünü kesmek ve suizanna sebep olanları ortaya çıkarmaktır.
Bu hususta Cenab-ı Haktan duamız ve niyazımız, bizleri hüsnüzan dairesinde muhafaza edip suizandan uzak tutması ve hizmetimizle ilgili her türlü tahribat karşısında uyanık olmamızı sağlamasıdır.
asyanur.info