(Dünden devam)
Mühendis Hüseyin beye dedim ki: “Kader meselesi çok ince ve anlatımı zor bir iman esasıdır. Bediüzzaman bu konuyu çok güzel bir üslup ile anlatmış ve herkesin anlayabileceği bir tarzda izahını yapmıştır. Evet, Allah ezeli ve sonsuz ilmiyle her şeyi tayin etmiş ve yazmıştır. Zamandan ve mekândan münezzeh olan Allah için öncelik ve sonralık diye bir şey yoktur. Bütün zamanları ve olacak olanları birden görür ve bilir. Bildiği için de yazar. Yalnız iki türlü kader vardır. Birisi ızdırarî kaderdir ki, Allah nasıl olmasını istemişse öyle yazılmıştır. Anne ve babamızı biz seçmedik. Boyumuzu ve şeklimizi biz tercih etmedik. Ama bunlardan da biz sorumlu değiliz. İkincisi ihtiyarî kaderdir. Biz sadece ondan sorumluyuz. Hür irademizle nasıl bir hayat yaşayacak ve cüz’i irademizle hayır veya şer, iyi ve kötü hangi şeyleri tercih edeceksek Allah onları bilir ve bildiği için de kaderimizde yazar. Bu durumda mes’uliyet de bize ait olur. Allah o kaderi yazdığı için insan onu yaşamak zorunda olmaz. Bundan dolayı sorumluluk bizde olur. İhtiyarî kader noktasında, işlediği hata ve günahlar yüzünden kimse kabahatini kadere atamaz. Nasıl ki, sen güçsüz bir çocuğu omzuna alsan ve sen nereyi istersen seni oraya götürürüm desen, çocuk bir dağı istedi götürdün. Çocuk orada üşüdü veya düştü. Şikâyet ettiği zaman elbette sen istedin diye bir tokat atacaksın. Bu örnek gibi, insan iradesiyle nereyi isterse, Allah onu oraya götürür. Ancak, fenalık işlediği zaman sorumluluğu insan üstlenir. Suçunu kadere atamaz.”
Yaklaşık iki saat süren sohbetimiz sonunda, Mühendis Hüseyin bey “Kader meselesinin bu kadar güzel ve anlaşılır bir tarzda izah ve ispat edilebildiğine ilk defa şahit oldum. Allah sizden ve Bediüzzaman’dan razı olsun.” dedi. Kendisine 23. Söz adındaki bir kitabı hediye ettim. Antalya’ya ulaştığımız zaman, karşılıklı adres ve telefonlarımızı verdik ve en kısa zamanda tekrar buluşmak dileğiyle vedalaştık.
Cuma akşamı, Antalya ve ilçelerinden gelen dostlarımızla ders ve sohbetlerimizi yaptık. Cumartesi günü bir düğün konuşmasını müteakip, Manavgat üzerinden Anamur ilçesine vasıl olduk. O akşam hazır olan gönül dostlarımızla sohbetler ettik. Pazar günü, Mersin, Tarsus ve Silifke’den de gelen dâvâ arkadaşlarımızla, hizmetlerimizi daha fazla geliştirebilmek için müzakere ve istişarelerde bulunduktan ve uzun bir yolculuktan sonra Ankara’ya döndük.
Bin beş yüz kilometrelik yolculuğun daha bir çok sır ve hikmetlerine şahit olmanın sevinci ile ruhumuz bayram havası yaşamıştı. Bu vesileyle, Akdeniz sahillerindeki iman hizmetinin fedakâr ve isimsiz kahramanlarını yürekten tebrik ederken, daha nice hizmetlere ihlâs dairesinde mazhar ve muvaffak olmalarını Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci viddeoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)