(Dünden devam)
İnsan vücudundaki dört süzgeçten birincisi ince bağırsaktır. Çünkü, besinlerin tamamı emilmez. Vücuda lâzım olanlar villuslar tarafından seçilerek ve süzülerek emilir. Kana karışan besinlerdeki elementler alyuvarlar ile vücudun her tarafında vazife gördükten sonra, toplar damarlar ile karaciğere götürülür.
Karaciğer, dört yüz kimya fabrikasının yapabileceği farklı kimyevi olayların gerçekleştiği ve sindirimde hârika fonksiyonlar ifa eden bir organımızdır. Karaciğer hem bir mutfak hem de mükemmel bir süzgeçtir. Bu organ, üzerinde inceden inceye tefekkür edilmesi gereken paha biçilmez bir organdır.
Üçüncü süzgeç ise böbreklerdir. Belimizin sağ ve sol tarafında bulunan ve bezelye şekline benzeyen yüz elli gram ağırlığında olan böbreklerin, toplamında iki milyon dört yüz bin nefron denilen borucuklar vardır. Bu çok ince borucuklardan geçen kandaki bütün vücuda zararlı maddeler, üre, ürik asit, tuzlar ve diğerleri, bir kanal ile mesane torbasında birikir ve sonra dışarı atılır. Burada süzülen kan, vücut sarayının inşaatındaki faaliyetlerine devam eder.
Dördüncü süzgeç ise akciğerlerdir. Vücutta vazife gören ve yediğimiz karbonhidratlı besinler içindeki karbon maddesiyle kirlenen kan, büyük ve küçük kan dolaşımındaki toplar damarlarla kalbe gelir. Kalbin sağ kulakçığından özel bir kapak sistemiyle sağ karıncığa giren ve oradan da iki damar çıkışıyla akciğerlere gelen kirlenmiş olan kan, nefes aldığımız havadaki oksijenle kandaki karbon maddesi hava keseciklerinde buluşur. Cenab-ı Hak, bu her iki maddeye verdiği bir aşk-ı kimyevi ile karbon ve oksijen hemen birleşir. Böylece karbondioksit olarak ağız ve burundan dışarı çıkar. Ağızdan çıkarken kelime meyveleri olarak dökülür. Karbonu alınan ve süzülen temizlenmiş kan tekrar kalbe gelir ve oradan aort denilen atardamar ile vücudun bütün hücrelerinde vazife görmek üzere sevk edilir. Bu hal ömür boyu hiç durmaksızın vücutta devam eder.
Kabaca anlatmaya çalıştığımız bu dört mutfak ve dört süzgeç meselesi, hikmet ve ibret nazarıyla bakıldığında bizleri Yüce Yaratıcının varlık ve birliğine götürür. Çok hassas ve ince hesaplarla kurulan ve devam ettirilen bu düzen ve sistem, ne kör kuvvetin, ne akılsız tabiatın ve ne de sağır tesadüf ve sebeplerin işi olamaz. Nihayetsiz bir ilim, irade, kudret ve hikmet sahibinden başkası bu hârika yaratılış ve idareye sahip çıkamaz. Öyle ise, Allah’a hiç bir cihetle şirk koşulmaz ve Onun emir ve yasaklarının dışına çıkılamaz. Gerçek bir iman da zaten bunu gerektirir.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (Youtube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0