Çok önemsediğim bir vazifeden sonra Kayseri’den dönüyordum. Otobüs hareket etmek üzereyken otuz yaşlarında bir şahıs son anda yetişti, müsaade isteyerek pencere tarafına geçti ve yanıma oturdu. Petrol mühendisi olduğunu öğrendiğim yol arkadaşımla bir müddet petrol üzerine sohbet ettik. Yerin kilometrelerce derinliğinde onun nasıl oluştuğunu ve yeryüzüne hangi teknolojilerle çıkartıldığını konuştuk.

Dört yıl Amerika’da doktora için kaldığını söyleyen Süleyman adındaki arkadaşıma “Hristiyan bir toplumun arasında bir hayli zaman kalmışsın. Onların dinlerine olan bağlılığını nasıl değerlendiriyorsun?” diye sordum. Cevabında “Maalesef dinlerine karşı son derece lâkayt ve ilgisiz bir toplum. Bize yakın bir kilise vardı. Yaşı ellinin üstünde olanlar gidiyordu. Onların sayısı da pek fazla değildi. Gençliğin ise, kilise ile hemen hemen hiç bağlantısı yoktu.” dedi.

“Onların arasında Müslüman bir kimliğe sahip olan bir genç olarak, sizin şahsınızda hiç İslâm dinine ilgi duydular mı? Kendilerine göre farklı bir din hakkında size soru soruyorlar mıydı?” diye sordum. “Kendi dinlerine ilgi duymayan o insanların, İslâm’a ilgi duymaları zaten beklenemez.” dedi.

“11Eylül 2001 tarihinde İkiz Kulelere yapılan saldırıdan sonra hem Amerika hem de Avrupa ülkelerinde Kur’an-ı Kerim en çok satılan kitapların başında geliyormuş. İslâm dini hakkında bilgi edinmek için aşırı bir ilgi uyanmış. İnşaallah bunun arkası iyi sonuçlar getirir. Peki, onların genelinde Allah ve âhiret inancı var mı? ” diye sordum.  Süleyman: “Tamamen hayatın tadını çıkarmayı amaçlayan bir yaşam felsefesiyle gününü gün eden o insanlar, bu gibi konulara girmiyorlar. Girenlerin de genelde inanç problemi olduğu görülüyor. Beni yanlış anlamayın ama, benim de kafamda cevabını bulamadığım bir hayli sorular var. İnançsız bir insan değilim. Fakat, inandığım şeylerin çok yüzeysel olduğunu söyleyebilirim. Beni tatmin edecek bir kaynak da bulamadım.” dedi.

Dedim ki: “Bu sadece sizin değil, Türkiye ve İslâm âlemi de dahil bütün insanlığın ortak problemidir. Taklit mertebesinde olan bir iman, insana mensubu olduğu dininin icaplarını yerine getirmeye yetmiyor. Halbuki, akla, mantığa, delil ve ispata dayalı bir iman olsa, özellikle bir Müslümanın dininin gereklerini yerine getirmemesi kesinlikle mümkün değildir. Ancak, Allah’ın varlığını ve birliğini aklı almadığı için kabullenemeyen, âhiret meselesini bir hayal veya masal zanneden insan, nasıl dinini yaşayabilir?” (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)  (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)