Hayat

SEVGİ ÇEMBERİ

Muhabbet , sevgi ve aşk kelimeleri insanı efsunlu âlemlere götüren ve ruh ikliminde baharları yaşatan mânâları içinde barındırır.

Kâinatın mayasının muhabbet ve aşk ile yoğrulduğunu söyleyen bir kısım ehl-i aşk, Allah’ın Vedud ismine mazhariyetlerinden dolayı “Bütün kâinatın mayası muhabbettir. Bütün mevcudatın hareketleri muhabbetledir. Bütün mevcudattaki incizap, cezbe ve cazibe kanunları, muhabbettendir.”demişler.

Bediüzzaman Hazretleri de “Evet, ağacın mahiyetinde olmayan bir şey, esaslı bir surette meyvesinde bulunmadığı delâletiyle, şecere-i kâinatın (kâinat ağacının) hassas meyvesi olan nev-i insandaki aşk-ı lâhuti (İlâhi aşk)gösterir ki, bütün kâinatta -fakat başka şekillerde- hakiki aşk ve muhabbet bulunuyor. Öyle ise, kalb-i kâinattaki muhabbet ve aşk bir Mahbub-u Ezeliyi gösterir”demektedir.

Evet, insanın kalbine sonsuz bir muhabbetle Kendisini sevebilecek bir kabiliyet yerleştiren Cenab-ı Hak, o muhabbeti bütünüyle kendisine yöneltmemizi istiyor.

Kalbin içi Samed olan Allah’ın aynası olduğu için, manevi kalbin içine Allah’tan başkasının muhabbetleri konmamalıdır. Allah namına başka varlıklara yapılan muhabbet, netice itibariyle yine Allah’ı sevmek anlamındadır. Anne, baba, evlat, gençlik, bahar ve sair şeylere olan sevgi hissi, Allah adına olduktan sonra mahzuru yoktur.

Evet, müminin kalbi, her şeye karşı muhabbetle doludur. Hakiki mânâsıyla düşmanlık ve kin müminin kalbinde bulunmaz. Mecazi olarak acımak şekline döner. Yunus Emre’nin “Yaratılanı hoş gördük Yaratandan ötürü.”beyti, bu mânâyı ifade eder.

Bediüzzaman’ın “Evet, mümin kardeşini sever ve sevmeli. Ancak fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, lütufla ıslahına çalışır.”ifadeleri gerçekten önemlidir. “Sizler birbirinize en yakın nesebi kardeşten daha ziyade kardeşsiniz.”beyanlarıyla din kardeşliğini ve dâvâ arkadaşlığını ön plana çıkaran Bediüzzaman’a kulak verilmelidir. Aynı inancı ve dâvâyı paylaştığımız arkadaşlarımızı, mutlak surette sevmek durumunda olduğumuz bilinmelidir.

Bir kısım cüz’i ve şahsi kusurlara ehemmiyet verilmemelidir. Zira, Zübeyir Ağabeyin dediği gibi “Kusursuz arkadaş arayan, arkadaşsız ve dostsuz kalır. Gülü seven dikenine katlanmak zorundadır.”

Hatta bazı arkadaşlar fena halde olsalar bile terk edilmemelidir. Çünkü Bediüzzaman “Asıl hüner, kardeşini fena gördüğü zaman onu terk etmek değil, belki daha şiddetli bir tarzda muhabbet ve şefkatini ziyadeleştirip, onu kurtarmaya çalışmaktır.”ölçüsünü vermektedir. Bunlar yaşanılması gereken önemli ölçülerdir.

asyanur.info    samicebeci.net

Reklam

Yorum Yap