“Sadâkat kelimesinin lügat karşılığı kısadır. Ancak o yaşanmakla anlaşılır.”diyen Zübeyir Ağabey, kim bilir neleri kastediyordu.
Risale-i Nur Külliyatından bir parça dahi istifade eden bir insan, hiç bir zaman Nur’lara sadâkatsizlik edemez. Ve herkes ona sadâkatle bağlı olduğunu söyler. Fakat, Risalelerde sürekli “Nur’un hakiki ve sâdık şakirtleri”tabirini kullanan Bediüzzaman’ın dikkat çektiği ve muhakkak ona sâdık kalmamızı istediği önemli bir hakikat olmalı diye düşünüyorum. Yoksa “Said dahi Risale-i Nur’un aleyhine dönse, sizin sadâkatiniz sarsılmayacak.”ifadeleri mânâsız olur.
Bu itibarla, Nur Külliyatında var olan bir hakikati tespit edip, ona olan sadâkatimizi mutlaka muhafaza etmeliyiz. İhlâs Risalesindeki bir pragraf, bu hususta bize ip ucu veriyor: “Cadde-i kübra-yı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var.” Bu ifadelerde, Risale-i Nurları okumaktan vazgeçenler veya derse gitmeyi terk edenler değil, özellikle meslekten ayrılanlar nazara veriliyor. Mektubat eserinde bulunan desise-i şeytaniyeler bahsi mevzumuzu biraz daha açıyor. Hakiki olmayan bazı biçare dostlarını kastederek, onların makam sevgisi yüzünden avlanıp kendisinden uzaklaştırıldığını söylüyor. Asıl önemli olan dipnottaki açıklama ise, daha bir önem arz ediyor.
“O biçareler, ‘Kalbimiz Üstatla beraberdir’fikriyle kendilerini tehlikesiz zannederler. Halbuki, ehl-i dalâlet cereyanına kuvvet veren ve propagandalarına kapılan, belki bilmeyerek hafiyelikte istimal edilmek tehlikesi bulunan bir adamın, ‘Kalbim safidir, Üstadımın mesleğine sâdıktır.’demesi şu misale benzer: Bir adam namaz kılarken karnındaki yeli tutamıyor, çıkıyor, hades vuku buluyor. Ona “Namazın bozuldu.’denildiği vakit , o diyor ‘Neden bozulsun, kalbim safidir.’ Bu misalde de görüldüğü gibi, mesleğe olan sadâkat bozulduğu zaman, abdestsiz namaz kılmak gibi bir duruma düşülüyor. Her ne kadar Nur’ların okunması ve hizmetle meşguliyet devam ediyorsa da, Zübeyir Ağabeyin tabiriyle “Meslekte dalâlete düşmek” yani, caddeden sapmak söz konusu oluyor. Bir defa sapma oldu mu, tekrar geriye dönüşün fevkalâde zor oluğu tecrübeyle sabittir.
Merhum Cemil Çelik Ağabey, Bediüzzaman’ı sağlığında gören ve Almanya’da çalışan bir büyüğümüzdü. O şöyle bir misal vermişti: Alman otobanlarında ‘Ausfart’denilen çıkış levhaları vardır. Otobandan yanlışlıkla bir çıkış yaptın mı, bir daha nereden ‘Einfart’ yapacağını bilemezsin. Otobandan, yani cadde-i kübradan ayrılmamak ve o yolda sadâkatle yoluna devam edebilmek büyük bir mazhariyettir.” Cenab-ı Hak, bu minvalde hayatımızı sürdürmeyi hepimize nasip etsin.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)
Views: 0