Emir âleminden gelen ve başına akıl ve şuur takılan, aynı zamanda canlı bir kanun olan ruh, insanın en değerli varlığıdır.
Akıl, kalp, sır, vicdan ve hayal gibi duyguların; görmek, işitmek ve konuşmak gibi bütün sıfatların hepsi ruha aittir. Ancak ruh, bu özelliklerini bedendeki azaları vasıtasıyla icra eder. Mesela, Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi “Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.”
Ruh, bedenden ayrı müstakil bir varlıktır. Ruh hâkim, beden mahkûm ve ruhun emrinde çalışan bir hizmetkârdır. Beden istediği gibi dağılıp toplansın, ruhun istiklâliyet ve bekâsına zarar vermez. Ruhun bir yaratılış başlangıcı vardır fakat Allah ona ölümsüzlük özelliği verdiğinden sonsuza kadar yaşaması söz konusudur. Bu dünyada bedendeki azalarıyla gören, işiten ve diğer fonksiyonlarını yerine getiren ruh, ölümle bedenden ayrıldıktan sonra, sebepler âlemini terk ettiği için, bahsi geçen azalara ihtiyacı olmadan görür, iştir ve sair sıfatlarıyla berzah âlemindeki ruhani hayatını sürdürür. Kıyamet sonrası tekrar bedenlerin diriltilmesi ile birlikte, herkesin ruhu kendi bedenine girer ve ruh beden müşterekliğinde ebedi bir hayat başlar. Bu dünya hayatındayken işlediği amellerinin mükâfat veya cezasını, âhiret âleminde ruh ve beden birlikte karşılığını görürler. Orada ruh gibi bedenler dahi ölümsüzdür.
www.asyanur.info
Views: 0