Bu dünyada hayatını devam ettirebilmek için ruha, “ENE” denilen bir cihaz verilmiştir. İnsan ondaki ölçüler marifetiyle kıyas yaparak Yaratıcısını tanımakla mükelleftir.
Enenin hem hayra hem de şerre bakan iki yönü vardır. İşte nefis denilen şey, enenin şerre bakan cihetiyle bağlantılıdır. İslâm âlimleri, nefsi yedi mertebeye ayırmışlardır. Bunların ilk mertebesi nefs-i emmaredir. Hiç eğitilmemiş ve terbiye edilmemiş haliyle nefsin bu şekli, insana her dediğini yaptıran ve her arzusuna boyun eğdiren ve her türlü azgınlığa ve sapkınlığa sahibini sevk eden bir yapıdır. Hazret-i Yusuf (as) gibi bir peygamber bile Züleyha ile olan meselesinde “Muhakkak nefis hep kötülüğü emreder. Rabbim korursa o başka.”demek durumunda kalmıştır. “Senin en zararlı düşmanın iki göğsünün arasındadır.”hadis-i şerifi, nefsin insana yaptırdığı kötülüklere dikkat çekmeye vesiledir. Şeytanı her vakit dinleyen ve onun vesveselerine kulak veren bir nefis, sahibini dinlemek istemez ve umursamaz. Hayır ve hak olan şeyler telkin edildiğinde dolambaçlı yollara sapar ve kulağını tıkar. Canı ne isterse, onu sahibine yaptırmaya çalışır. Nefsin bu halini Cenab-ı Hak şöyle tasvir eder “Heves ve zevklerinin ilâh edinen kimseyi gördün mü? Onun bu halini bildiği için Allah onu saptırmış, kulağını ve kalbini mühürlemiş, gözüne de perde çekmiştir.Allah’tan başka artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. Hâlâ düşünmez misiniz?” Casiye Suresi: 23)
Nefsin bu dehşetli halinden dolayıdır ki, Sevgili Peygamberimiz (asm) “Allah’ım! Göz açıp kapayıncaya kadar beni nefsimin eline bırakma!”diye dua etmiştir. Aynı duayı bizler de yapıyor, nefsimizin şerrinden Rabbimizin bizleri korumasını niyaz ediyoruz.
www.asyanur.info