Bu vatan ve milletin manevî bir halâskârı olan Risale-i Nurlar, telif edilmeye başlandığı zamanlardan bu yana, devlet eliyle söndürülmeye ve yok edilmeye çok uğraşıldı. Onu söndürmek isteyenler söndü ve yok oldu gitti. Fakat Nurlar hâlâ parlamaya devam ediyor, elhamdülillah.
25 Agustos 2004 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu kararıyla başlatılan bir proje, bütün cemaatleri ve özellikle Nurculuk ve Risale-i Nur’ları durdurmak ve dağıtmak üzerine kuruluydu. Gecikmeli de olsa, bu iktidar üzerinden Risale-i Nurlar önce 3 Nisan 2014 de bandrol engeline takıldı, sonra devlet tekeli ile inhisar altına alınmak istendi. Yeni Asya olarak zorlu ve çetin bir hukuk mücadelesi başlattık. 666 gün süren bu hukuk mücadelesi, önce Anayasa Mahkemesine götürülerek, hükümetçe çıkarılan tekelleştirme kanununun, anayasanın birçok maddelerine aykırı olduğunun tescili sağlandı. Sonra, Danıştay’a yapılan müracaatla, Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden yapılmak istenen tekelleştirme işleminin durdurulması sonucuna varıldı. Böylece devletle yapılan bu mücadele, hukukun zaferi ve Risale-i Nurların serbestiyeti ile neticelendi. Bu netice, Risale-i Nurların bayramıdır. Bu bayramı yürekten kutluyoruz. Bu hukuk zaferinde, başta Yeni Asya olmak üzere, emeği geçen herkesi ve nice isimsiz kahramanları tebrik ediyoruz.
Risale-i Nurlar bir sadaka-i makbuledir. Onların okunması, basılması ve yayılması, yakında bekleyen belâ ve musibetlerin def’ine bir vesiledir. Ne zaman Risale-i Nur’a ilişilmişse, mutlaka bu vatanda çok çeşitli musibetler bir sel gibi her taraftan akın etmiştir. Tecrübeyle sabit olan bu hakikati Bediüzzaman Hazretleri, muhtelif mektuplarında ifade etmiştir. Bunlardan bazıları: “Ne vakit bana ve Risale-i Nur’a hücum edildi, yazdırılmadı, tatil oldu; gayet şiddetli bir kış başladığı gibi, Afyon’a şekva suretinde yazılan bir hasb-i hal ve zelzeleleri Risale-i Nur’un tatiliyle münasebettar gösterdiği cihetini inanmayanlara, güya inandırmak için aynı taarruz zamanında başlayıp şimdiye kadar ara sıra hafifçe sarsar, ikaz ediyor diye işittim. Hem ne vakit Risale-i Nur’a ilişilmiş ise, bir nevi umumî korku başlamış. Demek vatanın belâlardan muhafazası için Risale-i Nur kati bir vesiledir. Madem böyledir, millet ve vatanını sevenler, Risale-i Nur’u serbest bıraksınlar ve okusunlar ve okutsunlar.” (Emirdağ Lâhikası s.61)
Risale-i Nur neşriyatının engellendiği bu iki seneye yakın zamanda, ülkenin ve milletin başına gelen hiç umulmadık felâketleri hatırlayalım. Cumhuriyet tarihinin en büyük maden kazalarında, Soma ilçesinde 301, Ermenek’te 20 maden işçisinin vefat etmesi, sel ve heyelan felâketleri, arka arkaya gelen deprem olayları, hiç görülmedik hortumların meydana gelmesi ve daha nice müessif olaylar. En son, Suriye’deki iç savaştan kaçan ve ülkemize sığınan iki buçuk milyon insan ve onlara on milyar Dolardan fazla yapılan harcamalar, Ege Denizinde üç binden fazla göçmenlerin boğularak can vermesi, Rus uçağının düşürülerek Rusya ile başımızın derde girmesi, komşularla sıfır sorun derken, herkesle sorunlu hale gelmemiz gibi musibetler zincirinin ardı arkası kesilmedi. Bunları tabii ve tesadüfî olaylar şeklinde yorumlamak, gerçeklere karşı gözünü kapamak demektir.
“Hiç şüphemiz kalmadı ki, bu hizmetimizin neticesi olan Risale-i Nur’un serbestiyetini değil yalnız biz ve bu Anadolu ve âlem-i İslâm alkışlıyor, takdir ediyor, belki kâinat memnun olup cevv-i sema, feza-yı âlem alkışlıyor.” (Emirdağ Lâhikası s93)diyen Üstad Hazretleri “medar-ı ibrettir ki, burada Risale-i Nur serbest okunup yazılırken-hilâf-ı âdet- başta bu kış yaz gibi gittiğini çok adamlardan işittim.” (Emirdağ Lâhikası s.61)diyor.
28 Ocak 2016 Perşembe günü, orijinal haliyle bütün yayınevleri Risale-i Nurları basabilecekleri ilân edildikten bu yana, kışın en şiddetli zemheri günlerinin bitmesine dokuz gün kala havanın birden ısınması, Risale-i Nur’un serbestiyetiyle doğrudan alâkalıdır. Perşembe öncesi günlerde Ankara eksi yirmi, hatta yüksek yerler yirmi beş derecesini görmüşken, bu yazıyı kaleme aldığım Pazartesi günü Ankara, cemreler gelmiş gibi artı sekiz dereceye çıkmıştı.
Bu münasebetle, Risale-i Nur’un serbestçe basılmasında emeği geçen başta Yeni Asya gazetemiz olmak üzere herkesi tekrar tebrik edip alkışlıyor ve bir daha böyle müessif olayların yaşanmamasını temenni ediyoruz.