Âhirzaman müceddidi kimliğiyle hem diyanet, hem siyaset, hem cihad, hem saltanat, hem daha pek çok dairelerde vazifeli olan Bediüzzaman Hazretlerinin; cadde-i kübra-yı Kur’an’iye olarak tanımladığı kudsî bir mesleği vardır.

Klasik tarzdaki tarikat usullerinden farklı olarak Kur’an’a uygun bir metot takip eden Bediüzzaman, tasavvuf ve tarikat berzahına girmeden, doğrudan doğruya zâhirden hakikate geçen kısa bir yol ile, sahabeler gibi doğrudan toplumun imanını kurtarmayı ve kuvvetlendirmeyi esas almıştır.

Keza; “Dahildeki cihad ile hariçteki cihad arasındaki fark pek azimdir.” diyerek, dahilde kuvvet kullanarak cihad edilemeyeceğini, kuvvetin menfi bir tarza kullanılmasında Kur’an-ı Kerim’in müminleri men ettiğini belirtmiş ve dahilde manevi, ihlâs sırrıyla tahribatın tamir edilebileceğini tespit etmiştir.

Keza; 2. Meşrutiyetin ilanında, herkesten önce ona din namına sahip çıkan ve meşrutiyet-i meşrûa ünvanı ile onu kabul eden Bediüzzaman, daha sonraki cumhuriyet döneminde kendini dindar bir cumhuriyetçi olarak tanımlamış ve dört büyük halife dönemini de fikriyatına delil olarak göstermiştir. Ancak, mânâsız isim ve resimden ibaret olan ve mutlak bir istibdat rejimine âlet edilen cumhuriyet anlayışını kabul etmediğini mahkeme salonlarında ilan etmiştir.

1950 yılından itibaren çok partili demokrasi dönemine geçildiğinde, demokratlık ve hürriyet-i vicdanın “Bir milletin efendisi ona hizmet edendir.” hadis-i şerifini delil göstererek gerçek anlamını bulacağını ifade etmiş ve devletin, teknik bir devlet anlayışı ile millete hizmetkâr olmasının zaruretini belirtmiştir.

Demokratik kriterler ile içi doldurulmuş ve ahlâkî değerlerle zenginleştirilmiş bir demokrasi yönetiminin, İslâm dini ile ters düşmeyeceğini ve zaten on dört asır önce İslâm’ın getirdiği insan haklarının ve ahlâkî değerlerin, şu andaki demokrasinin çok önünde olduğunu ifade etmiştir. Vahyin ürünü olan İslâmiyet, aklın ürünü olan demokrasinin elbette çok ilerisindedir. Ve insanlık âlemi, sürdürdüğü arayışlar neticesinde gittikçe ona yaklaşmaktadır.

Keza; dinin siyaset malzemesi olarak kullanılmasını şiddetle reddeden Bediüzzaman, bu tarzdaki siyasi hareketlere sırtını dönmüş ve onları da bu tür yanlışlardan vazgeçmeye dâvet etmiştir. Dindar demokrat olmak ise, bu kayıttan hariçtir ve başka bir durumdur. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0