Ecel, her canlı için Allah’ın tayin ettiği ömrün sonudur. Ecel geldiği zaman ne bir an ileri ve ne de bir an geri gitmez. Onun için “Ecel birdir, değişmez.”denilmiştir.
Ecel ânı geldiğinde, müminlerin ruhu tereyağından bir kıl çeker gibi kolayca alınırken, kâfir, münafık ve inancının gereğini yerine getirmeyen aşırı günahkâr insanların ruhları, dikenli bir çalının keçenin içinden sökülerek çıktığı gibi, her bir hücresinden dehşetli acılar çektirilerek çıkartılır.
Kabre konulduğu zaman, müminler Münker ve Nekir meleklerinin suallerine kolayca cevap verir. Kabri o ruh için genişletilir ve açılan manevi pencerelerle gideceği cennetteki makamı gösterilir. Berzah hayatı, mümin ruhlar için cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştürülür. Diğerleri ise, sorulan “Rabbin kim? Dinin ne? Peygamberin kim? Kitabın ne?” gibi sorulara cevap veremez ve yerin karnındaki Küçük Cehennem denilen Mağma tabakasındaki iki yüz bin derecelik sıcaklıkta, o ruhlara yeniden diriliş sabahına kadar azap verilir. Böylece, berzah denilen kabir hayatı onlar için cehennem çukurlarından bir çukur olur.
Her canlı gibi, büyük bir insan veya muazzam bir ağaç hükmündeki kâinat dahi, kıyametin kopmasıyla harap olur ve daha güzel bir şekil almak üzere, âhiret âlemlerinde değerlendirilir. Çünkü, Allah hiç bir şeyi israf etmez. Bütün insanların çürümüş bedenleri de, göz açıp kapamaktan daha kısa bir zamanda yaratılıp ruhlar içine Allah’ın emriyle girer, birden canlanırlar ve Mahşer Meydanında toplanırlar.
Dünyanın güneş etrafında çizdiği elips şeklindeki yörüngenin içini, bir hadisin rivayetine göre Şam bölgesini bir çekirdek yaparak Allah yayar ve o boşluğu dolduracak bir meydan haline getirir. Zaten, bu dünya güneş etrafında boş yere dönmemektedir. Manevi mahsullerini, şimdilik görünmeyen o meydanın levhalarına göndermektedir. İleride meydan açıldığı zaman, cin ve insanların amelleri insanların nazarlarına gösterilecektir. Adalet-i İlâhinin tecellisiyle herkesin amellerinin hesabı görülecektir. Hatta hayvanlar arasında bile adalet yerini bulduktan sonra, her türden cesetli bir temsilci kalacak, diğerlerinin bedenleri toprağa dönüştürülecektir. Bu tabloyu gören kâfirler, ayetin haber verdiği şekliyle “Keşke, biz de toprak olsaydık.”diyecekler. Ancak, ölüm gerçeği hadisin haber verdiği gibi, bütün Mahşer ehlinin gözleri önünde beyaz bir kurbanlık koç olarak getirlip öldürüleceğinden, ölmek isteyenler asla ölemeyeceklerdir. Çünkü, dünyanın öteleri ölümsüzlük ülkesidir.
Müminler yıldırım hızıyla Sırat köprüsünü geçerek cennet âlemlerine geçerken; kâfirler, münafıklar ve inandım dediği halde gereğini yapmayan aşırı günahkârlar cehenneme yuvarlanacaklardır. Kâfir ve münafıklar orada sonsuza kadar azap çekecekleri halde, günah kirlerinden temizlenen müminler ise, imanlarına mükâfat olarak sonunda yine cennete gireceklerdir.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi, dünyanın bin sene saadetli hayatı, cennetin bir saatine denk değil. Öyle bir cennetin dahi bin senesi, Allah’ın İlâhi güzelliğini bir saat seyretmeye mukabil olmayacak ve o hâl, cennet ehline cenneti unutturacaktır. Böylece müminler, cennet nimetleri, eşleri ve bütün sevdikleriyle birlikte orada temelli kalacak ve ölümsüz hayatlarıyla sonsuza kadar saadetleneceklerdir.
Cennet hayatında ebediyen genç kalacak olan cennet ehli için ne bir usanma, ne bir hastalık ve ihtiyarlık ve ne de en küçük bir olumsuzluk olmayacaktır.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları)