(Dünden devam)

Ödemiş hizmet merkezindeki ders ve sohbetimiz şevkle devam ediyordu. İman ve inkâr mücadelesi Hz. Adem Aleyhisselâm zamanından beri devam ederek gelmişti. Bu mücadele kıyamete kadar da devam edecekti. Ehl-i dalâletin elinde akıl almaz silâhlar vardı. İslâmi cemaat ve grupları mağlup etmek için her türlü yolları denemek onlar için gayet normaldi.

Ehl-i dalâlet  bir kuvvet ve kudrete dayanmaktan değil, Bediüzzaman Hazretlerinin tespit etti gibi tahripten, fesattan, alçaklıktan, içlerine ihtilaf atmaktan, zayıf damarları tutmaktan ve aşılamaktan, hissiyat-ı nefsâniyeyi ve ağraz-ı şahsiyeyi tahrik etmekten, insanın mahiyetinde bulunan fena istidatları işlettirmekten, şan ve şeref namıyla riyakârâne nefsin firavuniyetini okşamaktan ve vicdansızcasına tahribatlarından herkes korkmasından ileri geliyordu. Yüzde on iken, bunlar gibi sebeplerle yüzde doksan ehl-i imanı, ehl-i dalâlet mağlup ediyordu. Bilhassa, dinî cemaatlerin kimliğini meydana getiren genleriyle oynayıp onları melezleştirmek, tanınmaz hale getirmek, dünyevi imkânları önlerine sererek onları da dünyevileştirmek onların çok kullandıkları silâhları idi.

Ayrıca, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan rahat düşkünlüğüne sevk edip, kudsi hizmetlerinden alıkoymak gibi daha nice hile ve tuzaklar da işin içindeydi ve sonuna kadar kullanıyorlardı. Fakat, bizler inayet altındaydık. Bir asra yaklaşan hizmet yolunda bütün engelleri aşarak gelmiş, orijinal kimliğimizi aynen korumaya Allah’ın izniyle muvaffak olmuştuk. Bediüzzaman Hazretlerinden tevarüs eden Sahabe mesleğinin güncel versiyonunu koruyor ve bir kişinin daha imanını kurtarmaya çalışmak, bir sevda halinde şahs-ı manevide devam ediyordu, elhamdülillah.

Ertesi gün, öğleden sonra başka bir grup ile Risale-i Nur mesleğinin temel prensiplerini ifade eden ve meşveretin önemini izah eden bir sohbet programı daha gerçekleştirdik. İkindi namazından sonra, Ödemiş Radyo ve Televizyonundan yine Mehmet beyle birlikte, kırk beş dakikalık bir program icra ettik. Verimli bir program olmuştu ve Radyo sahibi ne zaman gelirsek burasının hizmete hazır olduğunu ifade ediyordu.

Cumartesi akşamı, Tire hizmet merkezinde olduk. Beş katlı ve çok amaçlı müstakil bir binaydı. Geniş toplantı salonu hınca hınç doluydu. Avustralya’dan gelen tanıdık dostlarımız da vardı. Üç saat süren ders ve sohbetimiz, hepimiz için bir feyiz kaynağı olmuştu. Bediüzzaman Hazretleri, asırlardır yolu gözlenen, hatta sahabeler tarafından bile yetişilmek emelinde olunan âhirzamanın en önemli şahsiyetiydi. İman noktasında tecdit vazifesi olduğu gibi, siyaset, cihat, saltanat gibi daha pek çok dairelerde de vazifeleri vardı. “Siz, kime hizmet ettiğinizi, kime talebe olduğunuzu ve nasıl bir şahısla konuştuğunuzu bilmiyorsunuz.” ifadeleriyle vazifesinin büyüklüğüne işaret ediyordu. Tahrip cereyanlarının karşısında iman ve ahlâk itibariyle tamir vazifesini temsil ediyordu. Bu minval üzere ders ve sohbet uzayıp gitti.

Pazar günü, Avustralya’dan gelen Fatih Yargı kardeşin evindeki kahvaltıdan sonra, uzun yıllar Almanya’da Risale-i Nur hizmetlerinde kahramanca çalışan ve hizmet yolunda iken ruhunu bir su içer gibi kolaylıkla Allah’a teslim eden Ahmet Avcu Ağabeyin kabrini, Gökçen beldesi mezarlığında  ziyaret ederek Yasin- i Şerif okuduk ve dualar ettik. Allah kabrini pür nur etsin, makamını cennet, derecesini yüce eylesin, amin.

Onaltı otuz uçağı ile hareket edip, bir saatlik bir uçuşla Esenboğa havaalanına indiğimizde akşam namazı yeni olmuştu. Üç arkadaş olarak, üç günlük Risale-i Nur hizmetinin verdiği manevi lezzetle ruhlarımız bayram yapıyordu.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0