İnsan psikolojisinin zaaflarından kaynaklanan ve İslâm’ın telkin ettiği yüksek ahlâk ve meziyetlerle bağdaşmayan bir çok sözler ve deyimler vardır ki, içimizde her nasılsa yer etmiş ve yüksek seciyelerimizi çok cihetlerle tahrip etmiştir.
“Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın. Her koyun kendi bacağından asılır. Ekmek buldun giriş, hizmet buldun sıvış.” ve daha niceleri gibi.
Bediüzzaman Hazretleri de, Hutbe-i Şamiye adını verdiği eserinde “Ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun. Ben içemedikten sonra, isterse dünyaya bir damla su yağmasın.”gibi iki deyimi misal veriyor ve ahmakça fikirler olduğunu söylüyor. Güya, içimizdeki yüksek ahlâklar rağbet bulmadığı için bize darılıp küsmüş, onları Avrupalılar kapmış; onların fena ahlâklarını da biz almışız, tespitini yapıyor.
Aynen bu misaller gibi “Neme lâzım, başkası düşünsün.”sözünün de İslâmî olmadığını, İslâm ahlâkıyla bağdaşmadığını ve İstibdadın yadigârı olduğunu Bediüzzaman’dan öğreniyoruz. Padişahlık ve krallık idaresinin hâkim olduğu devletlerde, bu zihniyet açık bir surette görülür. “Padişahım çok yaşa!” sloganı altında yeşeren, insanları güdülmeye muhtaç sürü haline getiren ve cüz’i irâdesini âdetâ hükümsüz kılarak insanlıktan çıkaran istibdat idareleri, bütün rezil ahlâkların bataklığı olduğu gibi, “Neme lâzım başkası düşünsün.”fikrinin de kaynağıdır.
“Ağamız bilir, paşamız bilir veya padişahımız bilir.”gibi havaleci zihniyete sahip, aklını ve irâdesini çalıştırmayan milletlerin ilerlemesi mümkün değildir. Zira, eskiden cihad farz-ı kifâye idi. Şimdi ise, her Müslüman için farz-ı ayn hükmüne geçmiş. “Neme lâzım.”demek, cihaddan kaçmak demektir.
Dahildeki cihadın manevî, ihlâs sırrı ile, manevî tahribatı tamir şeklinde olduğunu biliyoruz. Bu da, iman hakikatlerini tebliğ tarzında olur. Bu zamanda bu tarz, Nur Risalelerindeki iman hakikatlerini tebliğ ederek, geniş halk kitlelerinin imanını muhafaza etmektir. Bu vazife, her türlü vazifelerin üstünde en mukaddes bir hizmettir.
Bu kudsî vazifede ihmal görüldüğü zaman, onu gidermek için nefsimizi öne sürmek esas olmalıdır. “Neme lâzım, başkası yapsın.”demek, İslâm gayretiyle bağdaşmaz. Çünkü “Başkasına itimat etmeyen, nefsiyle teşebbüs eder.”kaidesi bizleri tahrik etmeye kâfidir. Hizmette ileri, ücret makamında geri durmak prensibi dikkate alınmalıdır.
asyanur.info samicebeci.net