Ruhlar âleminden bu güzel dünya misafirhanesine gönderilen insanlar, aşk derecesinde kuvvetli bir sevgiyle ona bağlanır ve buradan ayrılmak istemezler. Bu duygu inanan ya da inanmayan herkeste mutlaka vardır.

Ancak, Cenab-ı Hakkın kâinata koyduğu yaratılış kanunlarını değiştiremeyen insanoğlu,  bu kanunların pençesinden kendisini kurtaramaz. Her canlının doğup, büyüyüp, ihtiyarlayıp öldüğü gibi, insan da ölüm gerçeğinden kaçıp kurtulamaz.

Allah’ın emir ve yasaklarını tebliği etmeye memur olan peygamberler bu dünyadan nasıl gelip geçtilerse, Allah’a baş kaldıran ve hatta O’nun varlığını inkâr eden nice zalimler, Firavunlar, Nemrutlar ve deccallar da ölüm gerçeğinden kendilerini kurtaramadılar. Bu hakikat, bütün insanların gözleri önünde cereyan etmektedir. Ölümü öldürmek, kabir kapısını kapatmak çaresi şimdiye kadar bulunamadı ve bundan sonra da bulunamayacaktır.

Her insan gibi, sahabeler de ölümü Allah Resulüne (asm) sordular: “Ya Resülullah! Nasıl öleceğiz?” Buyurdular ki: “Nasıl yaşadıysanız öyle ölecek ve nasıl öldü iseniz öylece de dirileceksiniz.” Bu, çok önemli bir mesajdı. İnsanın nasıl öleceğini, hayattayken yaşama biçimi belirliyordu. Allah’ın  emir ve yasaklarına riayet ederek ve Onun rızası dairesinde geçen bir hayat, netice itibariyle inşaallah imanla kabre girmeyi sonuç verdiği halde; inkâr, nefsin aşağılık arzularının tatmini ve şeytana uyarak geçen bir hayat da, ebedi hayatın kaybedilmesi olarak noktalanıyordu. Çünkü, görünen köy kılavuz istemezdi. (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile canlı Risale-i Nur dersleri)