Maddi hayatımızın devamı için sürekli bir fabrika gibi çalışan midemiz, sindirim sisteminin ana merkezidir. Hayatı veren Cenâb-ı Hak, onu rızıkla besleyerek vücudu devam ettirir.
Mide, çok güçlü kaslardan yaratılan ve genişleme özelliği olan bir sindirim organıdır. 1,5- 4 litre arasında sıvıyı içinde tutma kapasitesi vardır. Mide, içine giren besinlerin sindirildiği yerdir. Mide içini örten ve mukoza denilen dokulardan sindirim sıvıları salgılanır. İç duvarlarında bulunan hücre ve bezlerden sindirim enzimleri ve hidroklarik asit salgılar. Onlarla yiyecekleri kimyasal olarak parçalar. Üretilen kuvvetli asitten kendini korumak için, ayrıca mukus denilen bir sıvı daha salgılar. Eğer sistem böyle yaratılmasaydı, mide kendi kendini eritip bitirirdi. Mutlak ilim ve kudret sahibi olan Yüce Yaratıcı, her şeyi en ince detaylarına kadar hesaplayarak plânlamış. Bu harika sisteme tabiat ve tesadüfün karışması hiç mümkün mü? Böylesine ince hesaplara dayalı bir yaratılış, hiç kendi kendine olabilir mi?
“Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz.”emreden Yüce Allah, özellikle helâlinden kazanıp yemeyi ve muhtaç olan fakirlerle paylaşmamızı da emrediyor. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”hadis-i şerifi de bu manaya dikkat çekiyor. Bediüzzaman Hazretleri, İbn-i Sina’dan güzel bir söz naklediyor: “Yediğin vakit az ye, yedikten sonra dört beş saat daha yeme. Çünkü şifa hazımdadır.” Evet çoğu hastalıkların temelinde, vakitli vakitsiz yemek ve rast gele mideyi doldurmak alışkanlığı vardır. İktisat etmek ve israf etmemek hem sağlıklı yaşamanın hem de izzetle hayatını sürdürmenin en önemli esasıdır.