(Dünden devam)

Peygamber Efendimizin (asm) hadis-i şerifleriyle âhirzamanda geleceği haber verilen Hz. İsa (as), peygamber kimliği ile gelmeyecek, Hazret-i Muhammed’in (asm) ümmetinden bir fert olacaktır. Allah’ın izniyle gelme sebebi ise, tahrif edilerek teslis denilen bozuk üçlü tanrı inancına dönüşen Hristiyanlık dinini, aslı olan tek Allah inancı olan tevhid hakikatine döndürmek ve bütün dinlere savaş açan deccalın temsil ettiği Allah’ı inkâr fikrini mânen öldürmektir.

Bahsi geçen bu büyük vazifeyi, Müslüman İsevileri ünvanına lâyık ve tevhid inancına sahip olan samimi dindar Hristiyanlar cemiyetinin şahs-ı manevisini temsil ederek gerçekleştirecektir. Bu hususta, İslâm deccalı olan Süfyan komitesinin tahribini tamirle meşgul olan Hazret-i Mehdi’nin desteğini de alır. “Hazret-i İsa (as) gelir, namazda Mehdi’ye tâbi olur.” hadis-i şerifi bu mânâya işaret eder. Yoksa, arkalı önlü birlikte namaz kılmaları anlamında değildir. Bu hakikate binaen, Hristiyanlık tâbi, Müslümanlık tâbi olunan makamında olur. Hem de, imtihan sırrının gereği olarak, Hazret-i İsa’yı (as) gerçek kimliği ile herkes tanıyamaz. Ancak, onun en yakınındaki has adamları onu iman nuruyla tanır. Yoksa, radyo ve televizyonlarla bütün dünyanın duyup tanıması söz konusu değildir.

Hazret-i İsa’ya (as) Allah’ın emriyle, Hz. Musa ‘nın (as) şeriatındaki bazı hükümleri kaldırdığı için Mesih denildiği gibi, âhirzamanın her iki deccalına da Mesih lâkabı verilmiş. Hazret-i Muhammed (asm) tarafından o iki deccalın şerlerinden Allah’a sığınılması emredilmiştir. Bunun sır ve hikmetini izah eden Bediüzzaman Hazretleri şu ilginç yorumu yapar: “Büyük deccal (komünizm felsefesinin liderleri), şeytanın iğvası (aldatması) ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkâmını kaldırıp, Hristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini idare eden rabıtaları (bağlarını) bozarak anarşistliğe ve “Ye’cüc ve Me’cüc’e” zemin hazır eder. Ve İslâm deccalı olan “Süfyan”  dahi, şeriat-ı Muhammediyenin (asm) ebedi bir kısım ahkâmını nefis ve şeytanın desiseleriyle (hileleriyle) kaldırmaya çalışarak, hayat-ı beşeriyenin maddi ve manevi rabıtalarını bozarak, serkeş ve sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakıp, hürmet ve merhamet gibi nurani zincirleri çözer, hevesat-ı müteaffine bataklığında birbirlerine saldırmak için cebrî bir serbestiyet ve aynı istibdat bir hürriyet vermek ile  dehşetli bir anarşistliğe meydan açar ki, o vakit o insanlar gayet şiddetli bir istibdattan başka zabt altına alınamaz.” (5. Şua)

Bu ifadeler, yirminci yüzyılda yaşanılan bütün olayları bir sinema şeridi gibi gözler önüne seriyor. “Deccalın bir gözü kördür.” hadis-i şerifi, büyük deccalın sadece bu dünyayı görecek bir gözü olup âhireti görecek gözü olmadığına, İslâm deccalı olan Süfyan’ın bir gözünün öteki göze nispeten kör hükmünde olduğunu belirterek, her iki deccalın yalnız bu dünyayı görecek tek gözü olduğunu ve âkıbeti ve âhireti görebilecek gözleri olmadığına beliğâne bir teşbihle ifade eder. Bu mutlak inkârdan gelen bir cür’etle, bütün semavi dinlere saldırıp çok büyük tahribat yaparlar. Nemrut ile Hazret-i İbrahim (as) ve Firavun ile Hazret-i Musa(as), kendi zaman ve kendi coğrafyalarında eş zamanlı olarak mücadele ettikleri gibi, Hazret-i İsa (as) ile büyük deccal, Hz. Mehdi ile İslâm deccalı olan Süfyan da, eş zamanlı olarak mücadelelerini yaparlar. Bahsi geçen hadiselerin hepsi yaşandı ve gözleri olanlar gördü. Fakat, imtihan sırrının gereği olarak çokları bunların farkına varamadı. Ancak, bu iman ve inkâr mücadelesi, her iki tarafın takipçileri tarafından Kıyamete kadar da devam edecektir.

Ancak her geceden sonra bir sabahı ve her kıştan sonra bir baharı yaratan Cenab-ı Hak, onların yaptığı büyük tahribat ve yıkımları tamir ettiriyor. İnsanlığın gecesini gündüze ve kışını da baharlara döndürüyor. Evet, yaşamakta olduğumuz 20. ve 21. asırlar, iman ve Kur’an hesabına manevi tamir asırlarıdır.

asyanur.info  samicebeci.net.  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0