Hayat

MENSUBİYET ŞUURU

Ülke genelinde yaşayan milyonlarca vatandaşımızın etnik kökeni, mezhebi, mesleği ve meşrebi farklı olmasına rağmen; aynı vatanı, aynı dini paylaşmamızla top yekûn bir milleti oluşturmuşuz.

Yönetim biçimi olarak da, bütün eksik ve noksanıyla birlikte demokrasi ortak paydamız olmuştur. Bütün farklılıklara eşit mesafede duran ve onları olduğu gibi kabullenip kucaklayan, hukukun üstünlüğünü esas alıp kanun önünde eşit muamele yapan, resmi ideolojiden arındırılmış ve temel hak ve hürriyetleri uygulamaya koymuş ve hür dünya standartlarını yakalamış mükemmel bir demokrasi ise; herkesin ve her kesimin ortak hedefi haline gelmiştir.

Böylesine karma ve renkli bir toplumda, kimler ve nereye ait iseler, ait oldukları derneklerin, sendikaların, partilerin, tarikat ve cemaatlerin kendilerine mahsus tüzük ve yönetmeliklerine, âdap ve erkânına uyma sorumluluğu vardır. İster dünyevî, ister uhrevî her türlü kuruluş, mensuplarından mutlaka onu ister. Böyle olması aklın da gereğidir. Bilerek ve isteyerek aksine hareket edenler karşılığını görür. Siyaset tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.

Bediüzzaman Hazretleri, Muhakemat adlı eserinde “Bir şey sabit olursa, bütün levazımatıyla sabit olur.”demektedir. Mevzumuza tatbik edersek; bir fert bir  yere ya mensuptur, ya da değildir. Şayet mensupsa, mensup olduğu yere aidiyet şuuruyla bağlanmalı ve şartlarına riayet etmelidir. Aksi takdirde, dünyevi kuruluşlar  onun gereğini yaparlar.

Bu mesele, dînî cemaatlerde daha bir önem arz etmektedir. Yine Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Bir cemaate dahil olanın, o cemaatin nizamını ihlâl etmemesi gerekir.” Böylesine ehemmiyetli bir konuda, akla aykırı bir yolu bilerek ve isteyerek seçen kişi, mensubu olduğu cemaatin hukukunu çiğnemiş olur. Bu itibarla; iradesiyle ve kasten, bilerek ve isteyerek yanlış bir yolu tercih edenlerin, bahsi geçen hukukları dikkate alması gerekir. Zira, hayat yalnız bu dünyadan ibaret değildir.

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları)

Reklam

Yorum Yap