(Dünden devam)
Âhirzamanda geleceği hadis-i şeriflerle haber verilen Büyük Mehdi, Müslümanları ve özellikle din adamlarını aldatarak iş gören ve nifak perdesi altında Şeriat-ı Muhammediyeyi (asm) kanunlar yoluyla tahrip etmeye çalışan İslâm deccalı Süfyan zamanında ortaya çıkar. Onun yaptığı maddi ve manevi tahribatları, her türlü baskı, işkence ve zulümler altında kalmasına rağmen, Allah’ın izniyle tamir etmeye muvaffak olur.
İlâhlık dâvâ eden Firavunun karşısına Hazret-i Musa’yı (as), yine aynı iddiada bulunan Nemrud’un karşısına Hazret-i İbrahim’i (as) çıkaran Cenâb-ı Hak, İslâmlar içinde çıkan ve aldatmakla iş gören Süfyanın karşısına da Büyük Mehdi’yi çıkararak, iman ve inkâr mücadelesini yaptırır. Çünkü, asırlardan beri âdeti böyle devam ederek gelmiş. Mehdinin kim olduğunu anlamak için, İslâm deccalı olan Süfyanın kim olduğunu bilmek ve anlamak gerekiyor. Ancak, imtihan sırrı gereği olarak herkes onu gerçek kimliği ile bilemez. Dehşetli olan hakiki mahiyeti bilinemediğinden, onu büyük bir kahraman ve kurtarıcı olarak görür. İslâm deccalı, din aleyhinde yaptığı manevi tahribatlarıyla anlaşılır ve iman gözüyle bakarak bilinebilir.
Mehdi ise, klasik anlamda asırlardır sürüp gelen tarikat tarzındaki hizmetler yerine, doğrudan doğruya iman hakikatlerini ispat, ilan ve tebliğ etmeyi esas alan ve sahabelerin Asr-ı Saadette icra ettiği hizmet usulünü kendi zamanına taşıyan bir mesleğin sahibidir. Çağımızda, Asr-ı Saadeti kendi nefsinde yaşayan bir Müslümandır. Telif ettiği eserleriyle toplumda hakiki Müslümanlığı, hakkı, hukuku, hürriyeti, adaleti, meşvereti ve kanun hâkimiyetini tesis etmeyi hedefleyen bir cereyanın kurucusudur.
Hem de, meşrutiyet-i meşrua mânâsında dindar bir cumhuriyeti savunan veya “Memuriyet bir hizmetkârlıktır. Hükümet hizmetkârdır.” hakikatinde ifadesini bulan gerçek bir demokrasiyi müdafaa eden, istibdat ve baskının her türlüsüne karşı çıkan ve her zeminde fikirlerini söylemekten çekinmeyen bir dâvâ adamıdır.
Hem de, ehl-i dünya tarafından din adamlarının, “Dini geçim vasıtası yapıyorlar.” diye itham altında kaldıkları bir zamanda, iman ve Kur’an hizmeti yapan o zat; hayatı boyunca kimseden ne zekât, ne sadaka ve ne de karşılıksız bir hediye almamayı tercih eden ve bütün yükünü tek eliyle taşımayı hayat prensibi yapan müstağni ve izzetli bir büyük insandır.
Hem de, tevazu, mahviyet ve terk-i enâniyeti esas alıp, hakiki ihlâsı hayat düsturu kabul eden o zat, Mehdiyet gibi çok büyük bir makamı ve vazifeyi ifa ettiği halde, o makamı perdelere sardığı görülen bir ihlâs kahramanıdır ve büyük bir İslâm âlimidir. Ayrıca, imtihan gereği herkes Mehdi’nin kim olduğunu bilemez ve bilmesi de gerekmez. Çünkü, Mehdi’nin kim olduğunu bilmek imanın şartlarından değildir.
Bu hususta söylenebilecek daha çok sözler olmakla birlikte, bir makaleye sığmayan bu meziyetleri başka zamana bırakıp deriz ki; kerameti kendinden menkul bir kısım şahısların Mehdilik iddialarıyla gerçek Mehdi olunmaz. Böyle iddia sahipleri, medya tarafından sahte Mehdi damgası vurularak nazardan düşürülür ve itibarsız hale getirilir. Görülen durum da öyledir.
Bahsi geçen hakikatlere binaen, herkes istihdam edildiği yerle kanaat etmeli ve haddinden fazla makamlara göz dikmemelidir.
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0