Tasavvuf ve tarikat yoluyla yapılan çalışmalar sonucu, nefsi ile mücadele eden mutasavvıflar, onu nefs-i emmareden çıkarıp, nefs-i marziye mertebesine kadar terakki ettirirler. Kusurlarını bilen ve kendisinden razı olunarak Rabbinin katında makbul olunan bu nefis mertebesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğuna vesiledir.
Ancak nefis ne kadar terbiye edilse de, manevi terakkiye vesile olması için fonksiyonunu bir şekilde devam ettirir. bunun böyle olduğunu Bediüzzaman ilginç bir tespitle nazara verir: “Ben bir zaman enaniyetini bırakmış ve nefs-i emmaresi kalmamış büyük evliyadan, şiddetli bir surette nefs-i emmareden şikâyet ettiğini gördüm, hayrette kaldım. Sonra kat’i bildim ki, âhir ömre kadar mücahede-i nefsiyenin sevaptar devamı için, nefs-i emmarenin ölmesi üzerine onun cihazatı damarlara ve hissiyata devredilir, mücahede devam eder.” (Şualar s.293)
Demek ki, o büyük evliyalar hakiki bir nefs-i emmareden değil, mücehedeye vesile olması için, cihazatını kör hissiyata devreden mecazi bir nefs-i emmareden şikâyet etmişler. Hatta çok büyük makamlarda bulunan bir kısım evliyanın, kendilerine verilen büyük bir ihsan-ı İlâhiyi hissetmemelerinden dolayı, kendilerini herkesten daha fazla biçare ve müflis görmeleri bu sırdandır. Yine Bediüzzaman’ın belirttiği gibi “Hem insanın letaifi içinde teşhis edemediğim bir iki lâtife var ki, ihtiyar ve iradeyi dinlemezler, belki de mesuliyet altına girmezler. Bazen o lâtifeler hükmediyorlar, hakkı dinlemiyorlar, yanlış şeylere giriyorlar.” (Lem’alar s. 218)
Evet, nefs-i emmarenin silâhlarını devralan mecazi nefs-i emmaredeki kör hissiyat, nefisle yapılan mücadeledeki sevabı kazandırmak içindir. Ömrün sonuna kadar bu cihad devam eder.
Risale-i Nur, verdiği tahkiki iman dersleriyle nefsin bütün mertebelerini aşmayı ve kendisinden razı olunan yüksek makama ulaşmayı sağlar. Ancak mutasavvıflarda olduğu gibi, mecazi bir nefs-i emmare bazen onları okuyanlarda da hükmeder. İhtiyar ve iradeyi dinlemeyen lâtifeler galebe çalar. Böylece, hoşa gitmeyen ve beklenmeyen bir takım söylem ve eylemler vukua gelir. “Kardeşlerim! Dikkat ediniz. Sizin nefs-i emmareniz kıyas-ı binnefs cihetinde, su-i zan noktasında sizleri aldatmasın. Risale-i Nur terbiye etmiyor, diye şüphelendirmesin.”diyen Bediüzzaman’ın ikazları bu nokta içindir.
Bu itibarla, birbirimizi enaniyetle ve sadâkatsizlikle ittiham etmemek için, Bediüzaman’ın bu ve emsali tembihleri nazara alınmalı ve tam bir tesanüt, ihlâs ve istikametle , iman ve Kur’an hizmetine sahip çıkılmalıdır.
asyanur.info