Asr-ı Saadet başta olmak üzere, İslâm tarihi boyunca düşmanın taassubunu parçalamak silah ile kılıç ile olmuş. O devirler insanlığın vahşet ve bedeviyet zamanları olduğundan, maalesef bu yola mecbur kalınmıştır.
Ancak, İslâm dinine hücum edildiği ve düşman tarafından savaş açıldığı zaman silaha müracaat edilmiş. Durup dururken Müslümanlar savaş çıkarmamışlar. Gele gele nihayet medeniyet asrına gelindi. İnsanlığa ilim, irfan, sanayi, teknoloji ve fen hâkim oldu. Bu itibarla, İslâm dininin yücelmesi, yayılması, kalpler ve gönüllere hâkim olması için artık silah ve kılıç yerine, ilim ve ikna esas oldu.
Bediüzzaman’ın dediği gibi “Ahirzamanda, elbette nev-i beşer ulûm ve fünuna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ilmin eline geçecektir… Hatta, insanlar kendi fikirlerini birbirine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icra ettirmek için, en keskin silahını, cezalet-i beyandan (ifade güzelliğinden) ve en mukavemetsûz (dayanılmaz) kuvvetini belağat-ı edadan alacaklardır.” (Sözler)
Zorlamayla ve dayatmalarla bir fikrin başkalarına kabul ettirilmesinin mümkün olmadığı, komünizmin çökmesiyle daha iyi anlaşıldı. Onun için insanlık, medyanın gücünden yaralanarak ikna kılıcını kullanmaya başladı.
Bu gerçeği bir asır öncesinden gören Bediüzzaman “Medenilere galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.”diyerek, tamamen ispat ve ikna üzerine bina ettiği iman hakikatleri derslerinden ve içtimai prensiplerden meydana gelen Nur Risalelerini telif etti.
Zaten, dinde zorlama olmadığı ve akla kapıyı açmak, iradeyi elden almamak düsturu ayet-i kerimeyle sabittir. “Dinde zorlama yoktur.”anlamındaki ayet buna delildir. Evet, bundan sonra yapılacak din için cihad, Kur’an’ın elmas kılıçları olan ve iknaya dayalı Nur Risaleleri ile olacak ve olmaya da devam ediyor, elhamdülillah.
asyanur.info samicebeci.net