Türkiye Cumhuriyeti Devletini lâik bir sisteme döndürenlerin, çok partili demokrasiye geçildiği 1950 yılına kadar, lâiklik adına dine ve dindarlara uygulanan şiddetli baskı ve zulümleri yüzünden, lâikliğe karşı soğuk davranan dindarlar onu dinsizlik olarak algıladılar. Bunda haklıydılar. Çünkü, Batı tipi lâiklik yerine, Rusya tipi lâiklik uygulamaları, onu dinsizlik olarak yorumlamaya sebep oluyordu.
Ancak, demokrasiye geçildikten sonra milletin inançlarını ve dinî tercihlerini yakından bilen ve halkın hür iradesiyle meclise gelip, halk adına iş gören milletin vekilleri, özellikle demokrat ve hürriyetçi olan cereyanın mensupları, lâikliği gerçek anlamıyla yorumlayıp, onun din ve vicdan hürriyetinin bir şemsiyesi olduğunu ve hiç bir zaman dinsizlik olarak anlaşılamayacağını ortaya koydular.
Din ve vicdan hürriyeti sayesinde, inançlara hoşgörü ve saygı ortamında toplumda meydana gelen rahatlama, sosyal gerginliklerin izalesine vesile, birlik ve beraberliğin, emniyet ve huzurun teminine vasıta olduğu bilindiği ve görüldüğü halde, dinî inanç ve ibadetlerle arası pek iyi olmayan çevrelerin, bu rahatlama atmosferinden memnun olmadığı da bir vakıadır. Yükselen dinî değerler ve gelişen şuurlu İslâmî hayat, lâik olduğunu söyleyen çevreleri her zaman rahatsız ettiği açık bir gerçektir.
Her fırsatta sosyal demokrat, lâik, çağdaş, Atatürkçü düşüncenin savunuculuğunu yaptığını söyleyen bu çevreler, her halde demokratlığın ve çağdaşlığın kendi tekellerinde olduğunu zannediyorlar. Eğer, lâiklik, çağdaşlık, Atatürkçülük; imandan, ibadetten, namazdan ve niyazdan uzak bir hayat tarzı, akşamları kurulan içki sofraları, kafası estikçe dine ve dindarlara saldırmayı, Kur’an’a ve Hazreti-i Peygambere (asm) hücum etmeyi uygun gören bir yaşam biçimiyse, öyle bir hayat tarzından Allah’a sığınmak lâzımdır.
Müminler topluluğu; din ve vicdan hürriyeti, inançlara hoşgörü ve saygı anlamındaki lâikliği “Dinde zorlama yoktur.” ayetine dayanarak, dinin bir icabı olarak görürler. Ne dinsizlere ve ne de dindarlara baskı yapılamaz hakikatinin bir teminatı bilirler. Halbuki, bahsi geçen çevreler, lâikliği her fırsatta dine ve dindarlara bir saldırı aracı olarak görüp, dinden uzak bir hayatın tek dayanak noktası olarak görüyorlar. Böyle bir anlayış, ne gerçek lâiklik ile ve ne de gerçek bir demokratlıkla telif edilemez. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0