Her Ramazan-ı Şerif geldiğinde ekranlarda boy gösteren ve 1400 senedir yerleşmiş İslâm anlayışına muhalif fikirleri yayarak kafaları karıştıran, hem toplumdan hem de diğer âlimlerden tepki aldıkları halde aldırış etmeyen bazı Prof. unvanlı kişiler; mezhepleri ve mezhep imamlarını hiçe sayan bir anlayışla, “Kur’an Müslümanlığı”maskesinin arkasına saklanarak kendilerini tehlikeden kurtaramazlar. Yeni içtihatlarla nazarları kendilerine çevirseler ve yazdıkları kitapların reklamını yapsalar da, bu işin sonu âhiret açısından tam bir hüsrandır.
İçtihat kapısı açık olmakla birlikte, oraya girmekte şu zamanda altı mâni olduğunu söyleyen ve onları izah eden Bediüzzaman Hazretleri “İslâmiyetin dairesine selef-i salihin (geçmiş İslâm büyükleri)gibi takva- i kâmile kapısıyla ve zaruriyat-ı diniyenin imtisali tarikiyle dahil olanlarda meylü’t-tevessü (genişletme meyli) ve irade-i içtihat bulunsa, o kemâldir ve tekemmüldür. Yoksa zaruriyatı terk ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercih eden ve felsefe-i maddiye ile âlûde (karışık) olanlardan olan o meylü’t-tevsi ve irade-i içtihat, vücud-u İslâmiyeyi tahrip ve boynundaki şer’i zinciri çıkarmaya vesiledir.” (Sözler s. 444)
“Şu zamanda zaruret derecesine geçen ve insanları müptelâ eden bir beliyye-i âmme (umumi belâ) suretine giren çok umurlar (işler)vardır ki, su-i ihtiyardan, gayr-ı meşru meyillerden ve haram muamelelerden tevellüt ettiklerinden, ruhsatlı ahkâmlara medar (vesile) olup, haramı helâl etmeye medar olamazlar. Hâlbuki, şu zamanın ehl-i içtihadı, o zaruratı ahkâm-ı şer’iyeye medar yaptıklarından, içtihatları arziyedir, hevesidir, felsefidir; semavî olamaz, şer’i değil. Hâlbuki, semavat ve arzın Halıkının (Yaratıcısının) ahkâm-ı İlâhisinde (İlâhi hükümlerinde) tasarruf ve ibadının (kullarının) ibadatına (ibadetlerine) müdahale, o Hâlıkın (Yaratıcının) izn-i manevisi olmazsa, o tasarruf, o müdahale merduttur (reddedilir).” (Sözler s.444)tespitleri de ona aittir.
Şah-ı velâyet unvanına sahip olan Hazret-i Ali (r.a.), âhirzamanın bid’akâr rejimlerine fetvacılık yapacak olan bu tür âlimleri velâyet gözüyle görmüş olmalı ki, onları “Ulemaü’s sû”diye tanımlamaktadır. Yani, kötü âlimler.
“Bu zamanda ehl-i ilim ziyade dikkat etmeli. Zira, ulemaü’s sû hakkında bir tehdid-i azim var.”diyen Bediüzzaman bu noktayı hatırlatmaktadır.
Evet, yine Ramazanlar gelecek ve bu Prof.lar yine ekranlara çıkacak. Bir kısmı takdir edilerek çok sevaplar alırken, diğer kısmı da lânetlenip onlara itibar edilmeyecek ve çok günahlara girecekler. Onlar için Allah’tan, iz’an, insaf ve basiret temennisinde bulunuyoruz.
asyanur.info