Kalp, idrak merkezi olan dimağ ile, hislerin merkezi olan vicdandan meydana gelen bir lâtifedir ve bütün duyguların sultanıdır.
Allah, kalbi kendisi için yaratmıştır. Kalp, Allah’ı bulmak ve tanımakla mükelleftir. Kalbe, beytullah denilmektedir yani Allah’ın evi. Kalp kırmak, Allah’ın evini yıkmak demektir.
Yokluk karanlıklarından çıkarılıp, bu aydınlık dünya memlaketine gönderilen her bir insanın kalbine huzur veren ve onu korkutan dehşetli hadiseler karşısında emniyet ve güven içinde tutan ancak Allah’ın zikri ve Ona olan imanıdır. Ra’d Suresi 28. ayet “Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzur bulur.”ifadesiyle bu gerçek bildirmektedir. Aksi halde o kalp, nihayetsiz bir acizlik ve fakirlik içinde, her şeyden ve her hadiseden elem duyacak ve sahipsizlik duygusu yüzünden, daha Cehenneme gitmeden manevi bir Cehennem azabı içinde dünyasını da berbat edecektir.
Vicdanında var olan ve ebede kadar uzanıp giden arzularının karşılığını bulamayan ve ölümle her şeyin ebedi bir yokluğa ve hiçliğe yuvarlanacağını zanneden bir insandan daha zavallı, daha perişan kim olabilir? Öyle bir insanın sahip olduğu her şey, ölüm denilen idam sehpasının süslerinden farksızdır. Sehpanın süslü, altın yaldızlı ve sedef kakmalı olması nasıl idam edilecek bir adamı teselli etmezse; dünyanın serveti, malı ve mülkü o adamın yok olma endişesine bir merhem ve tarif edilemeyen elemlerine bir çare olamaz.
Hâlbuki, iman sayesinde Allah’ı bulan ve ebedi âleme inanan bir insan, kâinatın dehşetli olaylarına karşı Allah’a dayanır ve Ona sığınır. Gücü yetmediği hadiseler karşısında Ondan yardım ister ve Ona dua eder. Ebede kadar uzanan emellerine karşı, ebedi saadetin hayat suyundan bir yudum içer, kalbindeki emelleri ve istekleri onunla teselli eder. Zaten insanın yaratılışının asıl gayesi, Allah’ı tanımak, Ona iman ile dua ve ibadet etmektir. “De ki, eğer duanız olmazsa, Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var?”ayet-i kerimesi bu hakikate işaret eder.
asyanur.info