Allah, mutlak adalet sahibidir. Kâinata koyduğu düzen, sistemler ve dengeler o İlâhi adaletin tecellisi olduğu gibi, insanlık âleminde görülen ve her şeye lâyık olduğu karşılığı vermesi de, o İlâhi adaleti göstermektedir.
İnsanların bilerek ya da bilmeyerek işlediği zulümlerin arkasında kaderin adaleti görünür. Arapça “Men dakka dukka!” yani kim ne yaparsa aynısını bulur. Türkçe “Eden, bulur.!” ifadesi de aynı mânâya işaret eder.
Şahıs bazında İlâhi adalet açıkça göründüğü gibi, toplum ve milletler bazında da kaderin adaleti tecelli eder. Şahsî kusur ve hatasından dolayı her fert, onun cezasını çektiğini vicdanen bilir. Eğer aklı başındaysa tövbe ve istiğfar ederek hatasından geri döner. Değilse, hayatı boyunca sıkıntısını çeker. Gerçekler ise, hiçbir zaman gizli kalamaz ve er veya geç mutlaka ortaya çıkar.
Umumi musibetler umumun ortak hatasına ceza olarak gelir. “Öyle bir musibetten sakınınız ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp, masumları da yakar.” Enfal Suresi: 25) ayet-i kerimesi, çok can alıcı bir noktayı nazara vermektedir.
Bu hakikati tefsir eden Bediüzzaman şu tespiti yapmaktadır: “Bu asırdaki ehl-i İslâmın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli canileri de âlicenabâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler manevi ve maddi hukuk-u ibadı mahveden adamdan görse; ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle ekall-i kalil olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşdidine kader-i İlâhiye fetva verirler. ‘Biz buna müstehakız.’derler.” Kastamonu Lâhikası s.24)
Bütün dünya milletlerinin, İslâm dünyasının ve bilhassa dahili ve harici sıkıntıları olan ülkemizin, bu hakikatlerden alacağı çok dersler vardır. Evet, kaderin adaleti her zaman devam ediyor. Hatadan dönmek ise fazilettir.
asyanur.info