Kadere iman etmek, iman esasları içinde en son sırada gelmektedir. Zira, başta Allah’a iman etmek olmak üzere diğer iman rükünlerine inanmayan bir insana, kadere imandan bahsetmek anlamsız olur.
Önceki makalelerimde ifade ettiğim gibi, bütün varlıklar ve olaylar kader programı için cereyan etmektedir. Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak her şey Levh-i Mahfuz’da yazılmıştır. Kâinatın ve insanın kaderi önceden bellidir. Allah, ezeli ilmiyle her şeyi kuşattığından ve bildiğinden, kaderin dışında hiç bir şey vücuda gelmemektedir.
Bu nokta-i nazardan bakıldığında, kadere iman insana bir sıkıntı vermez mi? Asla ve kat’a! Kadere iman o kadar insana emniyet ve güven verir ki, kadere iman olmazsa hayat yaşanmaz hale gelir. Bu hakikati Bediüzzaman bir örnekle izah eder: “İki adam sırtlarına aldıkları yükleriyle bir gemiye binerler. Biri gemiye biner binmez yükünü gemiye bırakıp üstüne oturur ve nezaret eder. Diğeri, yükünü bırakmaz ve sırtında taşımaya devam eder. Ona “Yükünü gemiye bırak. Sultanın gemisi bizden daha güçlüdür. Hem gittikçe ağırlaşan yükün, şu bükülmüş belin, akılsız başın ve yükün ile birlikte denize düşersin. Hem herkese maskara olursun.” denildi. O da yükünü gemiye bıraktı ve “Allah sizden razı olsun. Hem yükün ağırlığından hem de maskaralıktan kurtuldum.”dedi.
İşte bu misal gibi, insan hayatın ağır yüklerini kader gemisine bırakmalı ve rahat etmelidir. Allah bizi bizden daha iyi düşünür. Bir takım hayatın zorluklarıyla karşılaşıldığı zaman, Allah’tan sabır dilemeli ve ona tevekkül etmelidir. Bu hakikate binaen “Kim kadere iman ederse, kederden emin olur.”bir düstur ve prensip hükmüne geçmiştir.
asyanur.info samicebeci.net YouTube-Sami Cebeci videoları)