(Dünden devam)

Zamanımızda temel karakteri tarif edilen hakiki cumhuriyet ve demokrasi kavramlarıyla, aynı anlamda kullandığı meşrutiyet  sistemi için “Meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir. Adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir..” diye özetlediği ve “Ruh-u meşrutiyet şeriattandır; hayatı da ondandır. Meşrutiyet ile su-i istimalâtın ekser yolları münsed (kapatılmış) olur. İstibdatta ise açıktır.” (Münâzarât s. 38) diyerek, istibdat ve baskı rejimlerinin alternatifi olan demokratik açık rejimi ön plana çıkaran ve bundan dolayı din namına meşrutiyet-i meşruâyı Bediüzzaman Hazretleri alkışlamıştır.

Cumhuriyet döneminde ilk defa Eskişehir’de mahkemeye çıkarılan Bediüzzaman, cumhuriyet aleyhtarlığı ile suçlandığı zaman, kendisinin dindar bir cumhuriyetçi olduğunu söylemiş ve Asr-ı Saadette tatbik edilen İslâmî idarenin dindar bir cumhuriyet uygulaması olduğunu ifade etmiştir. Dört büyük halifenin, Aşere-i Mübeşşereye (cennetle müjdelenen on kişi) ve Sahabe-i Kirama hem halife hem de reis-i cumhur hükmünde olduğunu beyan etmiştir.

Evet, İslâm dininin öngördüğü  ve insanlık tarihinin ve beşerî yönetimlerin, henüz erişemediği Asr-ı Saadetteki yönetim şekli ise, ahlâkî değerler ve dinî hakikatlerle zenginleştirilmiş ve aynı zamanda hürriyet, adalet, meşveret ve hukukun üstünlüğüne dayanan kanun hâkimiyeti uygulamasıdır.

Bu itibarla, İslâm dininin ortaya koyduğu temel karakterler ile, büyük çapta ona uygunluk arz eden demokrasi kavramı, cumhuriyet yönetiminin içini doldurabilecek üstün vasıflardır. Demokrasisi olmayan bir cumhuriyet yönetimi, mutlak bir istibdat ve baskıdan başka bir şey değildir.

9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in ifade ettiği gibi “Demokrasi bir hayat tarzıdır. O hayat tarzını yaşatacak olan devlet sistemidir. Devlet için var olan bir sistem değildir. Bir hayat tarzını gerçekleştirmek için devleti teşkilatlandırma işidir. Demokrasilerde kişi, kimsenin kulu kölesi değildir. Kişi, kendi kendisinin beyidir. Fatiha Suresindeki ‘Allah’tan başkasına kul olmamak, Ondan başkasına sığınmamak, Allah’tan başkasından yardım dilenmemek.’ ayeti bu mânâyı en iyi şekilde tarif eder. Aslında Peygamber Efendimize (asm) gönderilen yüce İslâm dininde ve bütün insanlığa getirilen o İlâhi mesajda adalet, eşitlik, hürriyet ve hukukun üstünlüğüne dayalı kanun hâkimiyetini müesseseleşmiş olarak görürüz. Emirler-nehiyler, doğrular-yanlışlar, haramlar-helâller tamamıyla açıklanmış ve oradan da insanı eşref-i mahlûkat yapan yüce bir ahlâk doğmuştur.” (Devamı yarın)

asyanur.info  samicebeci.net  (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)

Views: 0