Her şeyi hikmetle yaratan Yüce Yaratıcının, bizlere ihsan ettiği en kıymetli organlardan biri de işitme sistemidir. Bu sistem, Cenab-ı Hakta var olan sonsuz işitme sıfatının bütün canlılardaki tecellilerinden birisidir.
İşitme sistemi doğuştan bulunmayan veya sonradan onu kaybeden insanlar için bu kâinat sessizlikler âlemidir. Sağır insan, aynı zamanda dilsizdir. Çünkü, kendi sesini duymayan ve konuşulanı işitmeyen kişi konuşamaz. Ancak, belirlenmiş işaretlerle anlaşabilir. Bu açıdan bakıldığında, işitme özelliğinin ne kadar büyük bir nimet olduğu anlaşılır.
İşitme sisteminin en dışında, her insana has ve kıvrımlardan meydana gelen dış kulak, bir huni gibi gelen sesleri toplar ve kulak zarına verir. Kulak zarı, bir santimetre çapında gerilmiş bir şemsiye gibidir. Bu zar,1360 gramlık bir basınca dayanıklı olacak bir tarzda yaratılmıştır. Orta kulakta çekiç, örs ve üzengi isimleri verilen ve onlara benzeyen üç tane kemik vardır. Bunlar mafsallar ile birbirine bağlıdır. Kulak zarına çarpan ses dalgaları bu üç küçük kemiği titreştirir. Bu titreşimler oradan iç kulağa intikal ederler.
İç kulakta helezon şeklinde yaratılmış ve içten dışa doğru gittikçe incelen koklea adı verilen bir boru vardır. Tamamı otuz iki milimetre olan bu helezon şeklindeki borunun en kalın yeri 0,36 milimetre, en ince yeri yani dışarıdaki ucu 0,04 milimetre inceliğindedir. Bu koklea borusunun kalın tarafı on altı ile yirmi frekanslı titreşimleri, en ince kısmı da yirmi bin frekanslı titreşimleri algılar. Helezon borunun içi bir sıvı ile doludur. Bu sıvıya intikal eden titreşimler, sıvı içinde özel tüyleri titreştirir. Bu tüylerin titreşmesi ile meydana gelen elektrik akımı, insan kulağında sayısı otuz bini bulan sinir liflerine, oradan işitme sinirine intikal eder ve oradan da beyne geçer. Böylece, beyin kulaktan gelen sesleri algılar ve gerekli değerlendirmeyi yapar. Kısaca işitme denilen mucizevî olaylar dizisi bu tarzda gerçekleşmektedir. Şu mucize yapı ve işitmedeki hârikulâde durum ne ile izah edilebilir? Kör ve sağır tabiat bu hârika işe karışabilir mi?
Burada dikkat çeken çok özellikler vardır. Cenab-ı Hak, insan kulağına on altı ile yirmi bin frekans arasındaki titreşimleri duyma özelliği vermiştir. Bu da, genç bir insan kulağının duyabileceği sınırlardır. Yaşlandıkça bu özellik kaybolmakta ve yaşlı insanlar duyma problemi yaşamaktadırlar. Şayet, bu sınırlardan daha alt veya daha üstteki frekansları duyma durumu olsaydı, meselâ sokakta yürüyen karıncaların ayak seslerini ve gökteki gezegenlerin sür’at seslerini de duysaydık, hayat çekilmez bir hal alırdı. Demek ki, duyma sınırının dışında olan on altının altında ve infrason denilen ses altı titreşimleri ve yirmi bin üstündeki ultrason adı verilen ses üstü titreşimleri duymamamız dahi, İlâhi rahmetin ihsan ettiği çok büyük bir nimettir. (Devamı yarın)
asyanur.info samicebeci.net (YouTube-Sami Cebeci videoları) (YouTube-Sami Cebeci ile her akşam canlı Risale-i Nur dersleri)
Views: 0